Risale-i Nur Okumaları Usûle Dair

İslam’ın Geleceği Efkârın Hâkimiyetinde

Hislere bedel fikirler

Hissiyata bedel efkâr olacaktır. Duygusal konuşmalar, hissi hitaplarda bulunmak suretiyle insanları dolduruşa getirmenin zamanı geçti. Sahabe Tebuk Seferine giderken yardım toplamıştı. 32 bin askerin uzun çöl yolculuklarında ihtiyacı olan erzak, yiyecek için bir kereye mahsus insanlardan yardım toplandı. Herkes nesi varsa ordunun ihtiyacını karşılamak üzere verdiler. Bu olay gözyaşlarıyla tekrar tekrar anlatılarak, lokantacı Ahmet Amcanın cebinde ne varsa almak için hissiyatın kullanılmaması gerekir. Efkarlarla, fikirlerle neden bunların yapılması gerektiğini açıklamalıyız. Davranışlarımızın tabanında yatan inanç esaslarının neler olduğunu insanları ikna edecek bir usul ile fikirleri takdim etmemiz gerekir. Gençlerin, avamın hislerini istismar ederek din bezirganlığı yapmak yanlış bir metottur. Hissiyatla hareket etme, insanların aklını işba edecek, fikrini tatmin edecek bir tebliğ ile insanlara muhatap olma usulüne aykırı bir davranıştır.

Hicri birinci asırdan beşince asra kadar aklın, burhanın, hamiyetin, hakkın hakim olduğu bir eğilim vardı. Beşinci asırdan günümüze kadar ise kuvvet hakkı mağlup etti. Askeri güce güvenerek İslamiyet’i yaşama ve yaşatma anlayışı 20. Asra kadar hakimiyetini sürdürdü. Sürekli askeri alanda güçlenme çabası ön plana geçti, bu güçle insanlar yönetim altına alındı. Fakat silah zoruyla veya güç baskısıyla insanlara din tebliğ edilmez.

İlk üç asırda İslamiyet’in girdiği coğrafyalarda kuvvet değil, hak öndeydi. Müslümanlar eşeklerine binip, ellerine Kur’an’ın sayfalarını alıp diğer insanlara, tek bir İlah olduğu ve bütün yaratıkların eşit olduğu tebliğini yaptılar. Muhammed isimli bir zatın, Allah’tan alarak getirdiği mesajın temel esaslarının eğitimini yaptılar ve bu eğitimin sonucunda İslamiyet’in şimdiki yayıldığı coğrafyada bu din baki kaldı. Beşinci asırdan sonra İslam, ne zaman kuvvetin etkisiyle bir yere hakim olmak için girdiyse, o bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Kuvveti öne alan, kuvvete dayanan hiçbir usul, hiçbir hareket muvaffak olamaz, hele bu asırdan sonra hiç olamayacaktır.

İnsan hislerle doludur. Hislerimiz, aklın işbirliği ile tefekküre girip kainatta tecelli eden ayat-ı ilahiyenin tecellilerinin ne anlama geldiğinin analizini yapıyorsa hissiyatımızı doğru kullanıyoruz anlamına gelir. Mesela bir çiçeği seviyorum ve neden sevdiğimi sorduğumda, akılla hislerim işbirliği yapmak suretiyle hakikatin arayışına girmiştir. Fakat hevesat ile işbirliği yapan hissiyat ise çiçeği sevdiği zaman, o çiçeği elde etmek için mağazaya koşup çiçek satın alır veya bir parka çıkıp çiçeklerin fotoğrafını çekmek suretiyle vehim peşinde koşar.

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın

1 Yorum

  • ebnâ-yı mâzi ile ebnâ-yı müstakbel belirtilen dönemleri içerdiği gibi biz de kişi olarak ebnâ-yı mâzi veya müstakbelde yaşayabiliriz. ebnâ-yı mâzi dönemlerinde şahış olarak ebnâ-yı müstakbeli yaşayanlar olmuştur muhakkak. Üstadımızın dediği gibi bulunduğumuz dönem ebnâ-yı müstakbel olsa da kişi olarak topluluklar olarak ebnâ-yı mâzide yaşanlar vardır.

    Abi Risale-i Nur’a çok ciddi çalışmak lazım ki ebnâ-yı müstakbel ehli olabilelim. Cenab-ı Hakk nasip etsin İnşaAllah…