Risale-i Nur Okumaları Usûle Dair

İslam’ın Geleceği Efkârın Hâkimiyetinde

Kuvvete bedel hak, safsataya bedel burhan konuşacak

Kuvvete bedel hak olacak, insanlık artık kuvvete teslim olmak yerine hakka teslim olacak, hakkı savunacak ve hakkın taraftarı olacaklar. Safsata yerine deliller konuşacak, hak hakim olacak, burhan hakim olacak. Ancak burhan ile konuşabiliriz. “Hadis böyle söylüyor” diye çıkılan iddiada hadisin niçin tasdik edildiğinin burhan ile gösterilmesi gerekir. “Semavatı ve arzı Allah yarattı” ayetini okuduğumuzda tasdik etmeliyiz. Semavatın ve arzın Yaratıcısının mutlak kudret, mutlak ilim gibi mutlak sıfat ve özelliklere sahip bir Zatın olması gerektiğinin ispat edilmesine burhan denir. Aksi durumda delilin nedir diye sorulduğunda “Semavatı ve arzı Allah yarattı” ayetini göstermek, Kur’an’ı tasdik etmek değil alet etmektir ki bu çok büyük metodolojik bir cinayettir. İstisnalar hariç genellikle bin yıldır bu cinayet işlene gelmektedir. “Allah çarpar, günahtır” gibi tabirleri konuşmak çocukların dinin bir safsata gibi algılamasına sebep olacak eğitim türüdür. Çocuklar “Ben bir şey yapmadım ki Allah beni çarpsın. Annem babam saçmalıyor.” diyerek itirazlarda bulunur.  Çocuk küçükken anneyi babayı çok sevdiği için onları taklit ederek namaz kılar. Kendisine va’d edilen çikolatayı sevdiği için “Sübhaneke”yi ezberleyebilir. Fakat büyüyünce genellikle terk ederler. Yaşadığımız toplumun, içine girdiği bu çıkmazın ana kaynağı gerekçesiz imandır. Bu duruma iman da denmez, gerekçesi olmayan safsatadır.

Tab’a bedel akıl

Tab’a bedel akıldır yani insanın tabiatına karşılık akıldır. “Biz böyle Müslümanız” veya “Namaz kılmaktan hoşlanıyorum, namaz kılınca içim bir hoş oluyor” şeklindeki açıklamalar hiçbir zaman insanları ikna edecek gerekçeler olamaz. Bunun yerine aklı ikna edecek, aklı tatmin edecek izahların getirilmesi gerekir. Hevâya bedel hüdâ: Doğru olana ulaşmak için çalışılması gerekir. Hoşumuza gitse de gitmese de hak olanın ne olduğunu araştırmalıyız. Hüda, hidayet kısaca İslamiyet’i kabul etme anlamında kullanılır ama bunun ne demek olduğunu, neden İslamiyet’in kabul edildiğini kendimize soru halinde yöneltmeliyiz.

Taassuba bedel metanet

Taassuba bedel metanet: Taassubun ana kaynağı tarafgirliktir. “Biz Müslümanız, Müslüman olarak kalacağız” gibi tarafgirlik iddiaları yerine metanet ve hakta sebat edilmelidir. Doğrunun arkasında durmak ve desteklemek metanettir. Genelde taassupla metanet karıştırılır. Yıllarca taassub imanda sebat zannedildi halbuki taassub körü körüne bir davayı desteklemektir. Adam doğru mu yanlış mı yapıyor diye araştırmadan, ‘’o bizim Müslüman kardeşimiz,’’ diye tarafgirlik yapmayı Kur’an nehy ediyor. Kur’an’daki örnekte Hz. Musa kendi kabilesinden olan birini savunmak için karşısındaki bir adamı öldürdü. Biz de kendimize taraftar sağlayacağız diye karşımızdakini manen öldürüyoruz. Bir kişi Kur’an’dan yerli yersiz nakil yapıyor diye savunmayacağız, saçma olduğunu ilan edeceğiz. Bu tür yersiz nakillere karşı Kur’an’ı yanlış anlayan ve getirdiği itirazlarına doğru gerekçeler sunan kişiye şu açıklamayı yapabilmeliyiz: “Sen hak söylüyorsun, Kur’an’ı yanlış algılayan ya da Kur’an’ın hakikatlerini, insani özelliklere uygun bir şekilde savunmayan insanlara karşı itiraz ettiğin için Kur’an’ı hak değil zannediyorsun. Bu konuda haklısın çünkü Kur’an’ı yanlış savunan insana itiraz etmek haktır, doğrudur. Sen de doğru gerekçelerle konuştuğun zaman seni onaylamak Kur’an’ın hükmüdür, hakkın tarafgirliğidir.”

Garaza bedel hamiyet

Garaza bedel hamiyet olmalıdır. Hamiyetimiz önemli olmalıdır, garazımız değil. Bir kişi çıkıp “Kur’an’ı Muhammed kendi uydurdu” dediğinde “Sen bunu nasıl söylersin, sen kafirsin” demek yerine böyle bir iddianın tabanı olmadığını ispat edecek deliller getirmeliyiz. Sadece itiraz etmek için sokaklara çıkıp “Dinimize hakaret ettirmeyiz, dinimizi dinsizlerin eline bırakmayız” diye bağırmakla bir yere varamayız; mutaassıp, reaksiyoner, garaz sahibi olmakla damgalanırız. Araştırmacılar, inceleyenler karşısında İslam’ı rezil ederiz. Reaksiyonerlikten vazgeçip hamiyetimizi, gayretimizi, yapılan iddianın yanlışlığının anlatılmasında kullanmalıyız.

Nefsin arzularına bedel aklın ölçüleri

Müyûlât-ı nefsaniyeye bedel temayülât-ı ukul: İnsanların aklını kullanarak hikmet dairesinde muhakemeli bir şekilde inançlarını tesis etmeleri gerekir. Nefsani eğilimler değil, aklın iktiza ettiği, hikmetin gerektiği yönde hareket etmek gerekir. Kur’an’da, “Hiç akletmiyorlar mı? Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?” şeklinde hatırlatmalar çok vardır. Nursi, Kur’an’ın bu vurguları doğrultusunda hatırlatmalar yapar. “Bizim dinimiz iyi, bizim dinimiz en üstün” şeklindeki iddialar nefsanidir. Eğer dinimizin üstün olduğuna inanıyorsak, o üstünlüğü sergileyerek ikna çalışmalarının yapılması gerekir. Said Nursi’ye göre hissiyata dayalı hareketler, davranışlar artık insanların tercih edeceği bir usul olmaktan çıkacaktır. İnsanlar hissiyata dayalı tarafgirlik yapmayacaklar, aklın ölçülerine uygun tercihler yapacaklardır. Bu nedenle temayülât-ı ukul hakim olacaktır.

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın

1 Yorum

  • ebnâ-yı mâzi ile ebnâ-yı müstakbel belirtilen dönemleri içerdiği gibi biz de kişi olarak ebnâ-yı mâzi veya müstakbelde yaşayabiliriz. ebnâ-yı mâzi dönemlerinde şahış olarak ebnâ-yı müstakbeli yaşayanlar olmuştur muhakkak. Üstadımızın dediği gibi bulunduğumuz dönem ebnâ-yı müstakbel olsa da kişi olarak topluluklar olarak ebnâ-yı mâzide yaşanlar vardır.

    Abi Risale-i Nur’a çok ciddi çalışmak lazım ki ebnâ-yı müstakbel ehli olabilelim. Cenab-ı Hakk nasip etsin İnşaAllah…