Abdullah Berâ- Aşağıdaki ayetler Uhud savaşından bahsediyor.
121. VE [hatırla o günü ey Peygamber], inananları savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyordu,
122. içinizden iki grubun paniğe kapıldığını [da]; halbuki Allah onlara yakındı ve müminler yalnız Allah’a güven duymalıydılar:
123. zira, siz son derece zayıfken Allah, Bedir’de size yardım etmişti. O halde Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyun ki şükredenlerden olasınız.
124. [Ve hatırla, o zamanı ki] müminlere [şöyle] demiştin: “Rabbinizin [yukarıdan] gönderilmiş üçbin melek ile size yardım edeceği[ni bilmeniz] sizin için yeterli değil mi?
125. Hayır! Ama eğer sıkıntıya göğüs gerer ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, düşman âniden size saldırdığında, Rabbiniz akın akın gelen beşbin melekle size yardım edecektir!”
Bu ayetler şu gibi şeyler çağrıştırdı bana ama belki daha tutarlı bir şekilde düşünülebilir üzerinde.
121. VE [hatırla o günü ey Peygamber], inananları savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyordu,
121’de bahsedilen “sabah savaş düzenine sokmak için evden çıkmak”, küfür fikrine karşı hergün bilinçli bir mücadele verildiğini ya da verilmesi gerektiğini gösteriyor olabilir. Bizim günümüzü gaflet içerisinde geçirmemiz, böyle bir mücadelede olmadığımızı göstermekten ziyade bu mücadeleyi o gün için kaybettiğimizi gösteriyor olmalı.
122. içinizden iki grubun paniğe kapıldığını [da]; halbuki Allah onlara yakındı ve müminler yalnız Allah’a güven duymalıydılar:
122’de “paniğe kapılan topluluk” yine bir durumdan bahsediyor. Allah’ın müminlere yakın olduğu dersini anlamayan dolayısıyla O’na güven duymayan insanlar ya da bu durumda olduğumuz anlarımızda biz, karşı karşıya kaldığımız bir küfür fikri karşısında paniğe kapılır(ız). Paniğe kapılmak, bu problemi çözmeden üstünü örtmeyi ifade edebileceği gibi kalbimizde oluşacak soru işaretleri karşısındaki çaresiz durumumuzu da ifade ediyor olabilir. Paniğe kapılmamanın yolunu ayet ders veriyor: Allah’ın yakın olunduğunu anlayacak ve dolayısıyla O’na tevekkül edilecek (yani problemin çözümünü vahyin terbiyesinden alacak) bir eğitim sürecine girilmesi gerekiyor.
123. zira, siz son derece zayıfken Allah, Bedir’de size yardım etmişti. O halde Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyun ki şükredenlerden olasınız.
123’te bahsedilen Bedir, inananların müşriklerle ilk defa tam anlamıyla yaka paça olmalarını ifade ediyor. Bize bakan yönüyle ayet şuna işaret ediyor olabilir: sizin acz içerisinde kalarak cevaplayamadığınız sorulara (nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, necisin, sebeplerin sonucu yapma gücü var mı gibi) karşı Allah kainattaki yaratılış düzeni, vahiy, elçi, vicdan gibi şeylerle yardım etmişti.
İkinci cümlede şükrün tanımı yapılıyor: Şükür = Takva içerisinde olmak yani yaratıcının isim ve sıfatlarıyla bilincinde olmak ya da ihsan makamına ermek. Demek ki bir şeye yaratıcısı adına yani manay-ı harfiyle bakmak şükretmek demek oluyor.
İkinci cümle ile birincisinin “O halde” ifadesi ile bağlanmasışunu ifade ediyor olabilir: Daha önceki küfür fikri ya da insaniyetinizden gelen sorulara karşı yaratıcının sizi tatmin edecek şekilde verdiği/yarattığı cevaplar, sizin yaratıcıyı tanıma ve küfre karşı mücadele sürecine bütün benliğinizle ve sürekli olarak girmeniz için yeterli sebep değil mi?
124. [Ve hatırla, o zamanı ki] müminlere [şöyle] demiştin: “Rabbinizin [yukarıdan] gönderilmiş üçbin melek ile size yardım edeceği[ni bilmeniz] sizin için yeterli değil mi?
125. Hayır! Ama eğer sıkıntıya göğüs gerer ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, düşman âniden size saldırdığında, Rabbiniz akın akın gelen beşbin melekle size yardım edecektir!”
Rab kelimesinin kullanılışına dikkat. Melekler de melekutiyeti, manay-ı harfi, yaratıcıya işaret eden manaları ifade ediyor. Bu durumda 125. ayet (önceki ayet de buna benzer şekilde) şu şekilde okunabilir.
Ama eğer sıkıntıya göğüs gerer (sıkıntıya göğüs germek: iman eğitimine girmek; Sıkıntı: nefsin iman eğitiminden duyduğu rahatsızlık) ve Yaratıcınızı tanıma yolunda çalışırsanız, düşman (küfür fikri) aniden size saldırdığında Rabbiniz akın akın gelen beşbin melekle (melekutiyetle) size yardım edecektir!”
Yani sıkıntıya girerek iman eğitimine kendimizi tabii tutarsak ve dolayısıyla yaratıcıyı tanırsak mesela bir çiçeğe baktığımızda “acaba bu özellikler kendine kendine olabilir mi” düşman fikri bize saldırdığında Rabbimiz terbiye ediciliği ile Rububiyeti ile akın akın gelen beşbin melekle (yani çiçekteki melekutiyetle yani çiçeğin müekkel melekleriyle, yani çiçeğin sanatkarının isim ve sıfatlarını gösteren ve tesadüfe yer bırakmayan özellikleri ile) bize yardım edecektir.
Ali – Çok güzel bir yaklaşım. Daha da geliştirilerek çalışılabilir.
Kısaca şöyle düşünüyorum: Önce tarihi ortamı, yani bu ayetin inzalinin şartlarını bilebildiğimiz kadar anlamaya çalışıyoruz. Sonra, Kur’an’ı tarif ediyoruz. Şöyle ki, Kur’an, bu ayetleri gönderenin, İlm-i Ezelisi ile sonsuz zamanlarda herkese ve her anda, her durumda, insanların sorularına cevap vermek üzere yapılan bir konuşmasıdır. Öyleyse, buradaki anlamın evrenselleştirilmesi zorunludur, çünkü Kur’an, evrensel bir hitaptır. Herkesin bu hitabı kendi şartlarında kendisine rehberlik yapmak üzere Rabbinin konuşmasıdır, diye anlaması gerekir. Bu takdirde “bu konuşma ile Rabbim bana şimdi ve bu ortamda ne diyor olmalı” diye araştırarak yapılan bir okuma türü, bizi, senin yaptığın şekilde bir yaklaşıma mecbur ediyor.
Kur’an ancak böyle bir yaklaşım ile okunursa, İlahi Kelam olur. Yani, mahluk olmayan, sınırsız bir konuşma olur.
Böyle bir yaklaşım ile okunmazsa, tarif gereği, Kelamullah olmaz. Belli bir dönemde belli bir grup insana rehberlik yapmak üzere yapılmış bir konuşma olur ki, bu da Kur’an ile konuşan, kainatın ezelden ebede kadar Yaratıcısı değil, o devirde yaşamış bir bilge kişi, veya bir cemaat liderinin konuşması gibi olur.
Sizin yaptığınız gibi, benim Bedr’im nedir? Benim savaşa hazırlanmam nedir? Benim evden çıkmam (ehlimden ayrılmam) nedir? Zayıf düştüğüm zaman meleklerin bana yardıma koşmak üzere Gaybdan indirilmesi (Eşyanın melekutiyetini temsil eden melekler ve benim bu meleklerle gelen haberi, yardımı idrak etmemde araçlık eden aletlerimi -insanî duygularımı- kullanmam) nedir? Üç bin veya beş bin sayıları benim için neyi ifade eder, gerçek sayılar mı, yoksa bir çokluğu mu ifade eder? Müminlere Allah’ın yakınlığı ne demektir? (İmanın içinde Allah’ın bizimle beraber olduğunun idraki vardır. Ancak iman sahibi olan Allah’ın yakınlığını hisseder. Allah bana yakındır diyebilmek için, benim Yaratıcımın kim olduğunu iyi anlamam lazım.)
Bu gibi soruların cevabını arayacak bir okuma şekli, “iman eğitiminden” geçmeyi gerektiriyor. Değilse, Kur’an’ı tarih kitabı gibi okuma tehlikesi ve yanlış yapma ihtimali var. Allah muhafaza etsin.