Anneler günü yaklaşırken annelik üzerine gelin beraber düşünelim biraz.. Genellikle çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarına cevap verdiğimizde iyi bir anne olduğumuzu düşünüyor, vicdanen rahat oluyoruz. Peki hiç düşündük mü, biz bu dünyaya iyi bir anne olmak için mi geldik? Annelik bizim için bir araç mı yoksa amaç mı? Annelik şunu gerektiriyor bunu gerektiriyor, tamam ama annelik duygularım ya da benim anneme karşı hissetiklerim bana ne söylüyor? Anne olmak insaniyetime ne katıyor? Anne olmak kendimi tanımama yardımcı oluyor mu? Kısacası annelik duygusunu ne kadar okuyoruz? Annelik sorumluluğu en başta anneliği okumak, anneliğin dünyama ne getirdiğine dikkat etmek olmalı diye düşünüyorum.
Anneler ne iyidir, ne güzeldir, anneler olmasa ne yapardık gibi klasik söylemler yerine anne olarak benim çocuklarımla ilişkim ve benim annemle olan ilişkim üzerinden bu dünyadaki yaratılış amacıma, Yaratıcıma, bu dünyada durmam gereken pozisyona dair neler öğreniyorum konusu üzerinde duralım. Bir çiçeğe sadece bir çicek, canlı bir varlık olarak baktığımda kendime zulmetmiş oluyorum; çünkü çiçeğin güzelliğiyle, intizamıyla vs bana verdiği mesajdan kendimi mahrum etmiş oluyorum. Çiçek lisan-ı haliyle konuşuyor bana, seni çok seven bir Yaratıcın var diyor. Annelik hislerinin işaret ettiği manalara kulak vermediğimizde de aynı şekilde zulüm oluyor kendimize. Bu bağlamda Peygamber (ASM) in “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadis-i şerifini şöyle anlıyorum: annelik duygularında meyvesi cennet/ebedi saadet/ olacak bir Rabbi tanıma potansiyeli saklıdır. Bu potansiyeli kullanmanın bazı örneklerine bakalım:
Anne olarak ben çocuğuma bakıyorum ve içimde bu çocuğa en ufak bir zarar dahi gelmesin istediğimi farkediyorum. Kimse ona yan bakmasın, hiç canı acımasın, eline iğne batmasın, hayal kırıklığına uğramasın istiyorum. Peki ben bu duyguyu nerden aldım? Bakkaldan aldığımı hatırlamıyorum? Bu duyguyu bana Veren olmalı. Demek ki bana bu duyguları veren Kim ise O zat “insanın” hiç bir zarar görmesini istemiyor. Benim zarar görüyorum diye düşündüğüm durumları yeniden değerlendirmem lazım.
Çocuk ne hata yaparsa yapsın küçücük bir özür dilemesi, evet hatamın farkındayım demesi beni eritiyor. İçimde hiçbir gücenme, kin, kızgınlık izinin kalmadığını hissediyorum. Bu da çok ilginç bir işaret. Bu duygu ne demek istiyor olabilir bana? Ben de belki çoğu zaman sanki bu dünyaya tesadüfen gelmişim gibi yaşıyorum. Bütün bu gafletime rağmen tek bir özrüm beni Dünyaya Gönderen için yeterli demek ki. Onun affediciliği de böyle olsa gerek.
Bazen çocuğum için tehlikeli ya da zararlı olabileceğini düşündüğüm durumlarda ona engel oluyorum. O ise bunu anlamıyor, ağlıyor, isyan ediyor. Ben de böyle değil miyim? Bazen bir şey istiyorum, olmayınca hemen üzülüyor, hayal kırıklığına uğruyorum. Beni Yaratan da geçmişi ve geleceği birarada gören bir Zat olması gerektiğine göre benim şu an bu isteğimin gerçekleşmemesi benim için de hayır olabilir. Bir çocuk gibi davranmamalıyım.
Anne olunca insan ne kadar çok şeyle ilgileniyor, terbiyesi ne kadar çok boyutlu: evin idaresi, temizliği, yemeği ,çocukların hem maddi hem de manevi gelişimleri vs vs. Hem akşam yemeğini düşünüyorum, hem gece kalkıp üstünü örtüyorum hem ona bir sürpriz yapıyorum, vs vs. Peki ben çok sınırlı bir varlıkken böyle olabiliyorsam Bütün Kainatı İdare eden Zatın terbiyesine hayran olmamak mümkün mü?
Belli bir zamana kadar annem hayatımın merkezinde, maddi manevi tüm ihtiyaçlarımı onun vasıtasıyla gideriyorum; ama hayat ilerledikçe görüyorum ki onun şefkati de kudreti de sınırlı, yaşlanıyor hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, hatta bu dünyayı terkediyor. Bir zamanlar anne olmaksızın düşünemediğimiz bu dünya hayatı devam edebiliyor. Demek ki bu şefkat anneme ait değilmiş diye anlıyorum. Annemin, Yaratıcımın bana olan şefkatini, rahmetini gönderme vesilesi olduğunu farkediyorum.
İrade konusu.. ben çocuğun sahibi olmadığım , ona ne gözünü, ne kalbini vermediğim halde en küçük bir hata yaptığında dahi sabredemiyorum. Onun, iradesini benim irademe zıt şekilde kullanmasına katlanamıyorum. Ama kendime bakıyorum Beni Bu dünyaya Koyan Zat ın iradem üzerinde hiç bir baskı kurmadığını görüyorum. Sadece müjdeliyor ve uyarıyor tüm elçileriyle buna kainattaki yaratılış da dahil olmak üzere. Beni vicdanımla başbaşa bırakıyor. Böyle bir Yaratcının huzurunda yaşamak beni germiyor, bana huzur veriyor. Annem bu dünyada olmasa dahi bana anne sıcaklığını yaşatıyor.
Ben çocuklarımla hastalıklar, yaşadıkları üzüntüler vs vasıtasıyla çok daha farklı bir boyutta ilişki kurma imkanı buluyorum. Onlara hayatın farklı yönlerini anlatma fırsatı oluyor benim için bu durumlar. Benim hastalıklarım, üzüntülerim de Yaratıcımla farklı düzeyde bir ilişki kurma, onu farklı özellikleriyle tanıma imkanı olabilir demek ki.
Genelde bebek doğar doğmaz annenin göğsünde süt yaratılmasını hayretle anarız ama yalnızca süt müdür anneye verilen? Her yönüyle acziyet içerisindeki bebeğin tam ihtiyacı olan karşılıksız şefkat dolu kalbi nerden bulur anne? Başka bir şey için bir kez dahi gece uykusuzluğuna tahammül edemeyen bir insanın bir bebeğin doğmasıyla onun hizmetine amade olması ve bunu karşılıksız yapması neye işaret ediyor olabilir?
Bu yazıda verdiğimiz örnekler sadece bizim şimdilik aklımıza gelenlerden ibarettir. Herkes kendi annelik duygularına dikkat etse, anneliğin kendisinde boğulmak yerine annelik duygularının isaret ettiklerine baksa kendine ve Yaratıcısına dair çok daha farklı çıkarımlar yapma imkanı doğacaktır inşaAllah.
slmn alykm ben aciz gafil Rabbimin kulunu nasıl korudugunu ve kayırdıgını hatırlamış oldum. Gurbetteki bir can parçamı hatırladıkça bizlerden uzak yalnız ne yapıyor hayatla nasıl başa çıkıyor diye merak ediyordum aldığım cevapla mahcubum ve mesrurum inşaaiiah vakit buldukça engin gönül,fikir dünyanızdan nasiplenmek sevginin menbağında buluşmak dileğiyle.