Usûle Dair Kur'an Okumaları

Asr Suresini Kâinat Şahitliğinde Okuyorum-4

Asr Suresini Kâinat Şahitliğinde Okuyorum-4 | Ha-Mim

103:2 “Muhakkak ki insan hüsrandadır.”

Bir insan, evrenin işaret ettiği mesaja kulak asmıyorsa hüsrandadır veya zarardadır. Temel mesele, insanın hüsranda olmaması için ne yapması gerektiğidir. Ayet insanın hüsranda olduğunu söylemekle dikkatini kendisine çekiyor ve bir sonraki ayette bahsedildiği gibi iman edenlerden olup olmadığını kontrol etmesini sağlıyor. Bir insan, eğer sonraki ayette bahsedilenlerden değilse o zaman hüsrandadır.

Kur’an’a göre hüsran ne demektir?

  •  İnsanın gerçekliğiyle çelişmesi ve sonuç olarak fıtratıyla çelişik biçimde yaşamasıdır. Yani insanın mutsuz olması ve psikolojik problemlere maruz kalması demek.

İnsan kendisiyle çelişirse ne olur?

• İnsana verilmiş çeşitli nitelikler vardır. Bu niteliklerin gereğine göre davranmalıdır. İnsani niteliklerinin gerekleriyle çelişirse, o zaman niteliklerinin kapasitesine göre acı çeker. İnsani niteliklerin ebede bakan tarafı vardır yani sonsuzu ister. Dünya ile sınırlı değildir. Bu nedenle insan, niteliklerini nasıl kullandığına bağlı olarak ebedi lezzet veya elem yaşayabilir.

• İnsan, gerçek ihtiyacının farkında olmasına rağmen bunu görmezden gelip inkâr edebilir.

Sakıncalı söz: “İyi bir mümin değilim”.

Bunu söyleyen kişinin problemi “tembel” olması değil, sahip olduğunu iddia ettiği inançtan emin olmamasıdır. İnsan, inancından emin olduğu kadar iyi olabilir. İnancından emin olmayan, iyi bir mümin olamaz. İnancın hayata yansıtılması konusunda sıklıkla aşağıdaki hatalara düşülmektedir:

  • İnsanlar, kendilerini “şeriat” veya İlahi Kurallara ya da Düzene uymamakla suçlar.
  • Allah’a inanma iddiasından emin olmadıklarına genellikle dikkat etmezler.
  • İnsan, elde ettiği itminan derecesi kadar mutmain bir mümin olabilir. Bunun pratik hayata yansıtmayla bir alakası yoktur. Pratikteki eksiklik, inancın tahkik edilmesindeki eksikliklerin hayata yansımasıdır. İmanı pratiğe yansıtmak, ikinci bir iradi kararı gerektirir. İman otomatik olarak uygulamaya geçmeyebilir.
  • Allah’a inanmanın sonsuz dereceleri vardır. İnsan, inancın mahiyetinin yani Allah’a imanın gerçekte ne olduğunun ne kadar farkındaysa, kendisini o kadar bu inançla özdeşleştirebilir. Bu durum onun, Allah’ın emri olarak dinin kurallarını anlama düzeyi olur. Artık Allah’ın emri olmanın ötesinde kendisinin bir gerçeği haline gelen imanın gereği olarak yaşamaya başlar. Artık “Allah’ın emri” olmasaydı da uygulamaya koymam gerekirdi anlayışıdır.

Çoğu insan şöyle düşünür:

1. Allah’a inanmak doğru olduğu için din doğrudur.
2. Din doğru olduğuna göre, dini vecibeler de doğrudur ve hayata uygulanmalıdır.

İtminan eylemle değil, Allah’ın idrakiyle yani O’nun kim olduğunun farkına varılmasıyla gerçekleşir. Böylece insan kendini ve varlığını Yaratan için yaptığı tanıma göre tarif eder. Aksi halde, yani “ne kadar çok eylemde bulunursam o kadar çok inancım kuvvetlenir” anlayışı dine yanlış bir yaklaşıma neden olur. İnancın kuvvetli delillere dayanmasıyla kazanılan güvenlilik (yakin) hali, fiili ibadetlerin daha da emin bir bilinçlilik hali içinde yapılabilmesini sağlar.

Asr Suresini Kâinat Şahitliğinde Okuyorum-4 | Ha-Mim

“Yaratan Allah, beni yaratmış.”  İfadesi tıpkı şuurlu olan ve kendisinin bir Mühendis tarafından yapıldığı sonucuna varan ama artık kendi başına hareket etmesi gerektiğini düşünen bir robota ait olabilir. Sonrasında Tanrı insanı gözetleyen Biri olarak tanıtıldığında, insan kendini itaat etmek zorunda hisseder. Bu değişim gerçekleştiğinde (psikolojik bir etki), insan kendi içinde kişisel bir Tanrı deneyimi hissetmez ve sonuç olarak Tanrı’yı ​​nasıl tanımladıysa eylemlerini de ona göre uygular, emre itaat etmek gerektiğini düşündüğü için ibadetlerini yerine getirir. Kendi his dünyasında böyle bir eyleme girmeyi gerekli göremez. Sanki, Allah emretmeseydi böyle bir eylemde bulunmanın ihtiyacını hissedemez olur. İman ve dolayısıyla imanın gereği olan ameller yalnızca fikir düzeyinde kalır ve içselleştirmek mümkün olmaz.

Örneğin, ayet “ye ve iç…” diyor. Allah’ın, insandan yeme ve içmesini istemesi ne anlama gelir? Ayetten ilk etapta sanki insanın ne zaman acıkıp susayacağını bilmediği ve sırf Allah emretti diye yiyip içeceği anlaşılıyor. İnsan, aç ve susuz olmasa da yiyip içecek çünkü emir var. Benzer şekilde, içselleştirilmemiş iman anlayışına göre kişi namaz kılma ihtiyacı hissetmese de namaz kılmalı çünkü ona namaz kılması emrediliyor. O zaman her şey insan fıtratına aykırı bir işi yapmaya zorlamak gibi harici bir yük haline gelir. Bu nedenle yapılanlar içten ve samimi olmaz.

Kur’an’ın mesajı insanın Allah’ı ​​nasıl tanımladığına değil, öncelikle kendisini nasıl tanımladığına odaklanır. Önce mühendisi tanımlayıp sonra da onun yaptığı bilgisayarı tanımlamak anlamsızdır. Zira mühendisin zihninde ne düşündüğü bilinemez. Bilgisayarı yapmakla neyi amaçladığı dışarıdan o mühendisin kişiliğine bakarak görünmez. Öyleyse, mühendisin neyi amaçladığı yaptığı esere yani bilgisayara bakarak anlaşılabilir. Mühendisin eseri incelenmek suretiyle onun eserde yansıyan nitelikleri okunur. Böylece mühendisin zihninde ne olduğu anlaşılabilir. Bir insan ancak bilgisayarı kullandıktan sonra, bu makinenin bilgisayar olabilmesi ve kusursuz çalışması için bilinçli, bilgili bir mühendise ihtiyacı olduğunu anlar. İnsan kendisine verilen fıtri duygularını kullanarak Yaratıcısını ve Onun yarattığı eserleri ve Konuşarak yaptığı açıklamalar aracılığı ile tanır ve emirlerinin gerçekliğini onaylayabilir.

Allah’a sağlam bir imanla bağlanabilmek için inanılan şeyin insan fıtratına uygun olup olmadığına bakmak gerekir. İnsanın kendisini inceleyerek ulaştığı sonuca göre yaratıcısı olan Allah’ı tanır. Kendisini incelemeli ve niteliklerine bakmalı ve onlar üzerinde tefekkür etmelidir. Hangi niteliklere sahibim? Niteliklerim ne anlama geliyor? Bunları en üst düzeyde nasıl kullanabilirim? Eğer bir varlığa 100 lira değer biçiliyorsa Yaratıcının yaptığı işe de o kadar değer veriliyor demektir. Yani bu değeri biçen kişinin idrakine göre Yaratıcı ancak bu kadarlık bir iş yapabilir. Kâinattaki en mükemmel sanat eseri nedir? İnsandır. İnsan kendinin sanatsal değerini 1 milyar lira olarak görüyorsa, onun gözünde Yaratıcının sanatsal nitelikleri de 1 milyar lira değerindedir. İnsan, kendine verilen niteliklerin sonsuz olduğunu anlarsa Yaratanın niteliklerinin de paha biçilmez değerde ve sonsuz kıymette olduğunu idrak eder.

İnsan hüsrandan kendini nasıl koruyabilir?

• İman yoluyla. İman kapsamlı bir kavramdır. İnsan için içselleştirilmesi, özümsenmesi gereken esaslı bir insani ihtiyaçtır. Ancak, üzerinde en az çalışılan ve düşünülen bir kavram olarak kaldığı da sosyal bir gerçektir, maalesef.

• İnsan kendi gerçekliğiyle yüzleşmeli ve insani nitelikleriyle çelişmemelidir. Bu şekilde kendini eğiterek hüsrandan korunabilir.

*Islam From Within Youtube kanalında yayınlanan “Chapter Asr – Part 4 – 12/12/18” başlıklı videonun transkriptinin çevirisidir.

Bölümler: 12 | 3 | 4 | 5

Yazar hakkında

Yunus Erkan

Yorum yazın