Kur'an Okumaları Ders Notları Diğer

Kur’an Misalinde Bir Örnek Kadın: Hz. Meryem

Kur’an Misalinde Bir Örnek Kadın: Hz. Meryem | Ha-Mim

Örnek kadını Hz. Meryem naklinde görüyoruz. Kıssa, terim anlamıyla hikaye demektir. Ama hikaye deyince mukaddes bir şeyden bahsetmiyormuşuz gibi düşünüldüğü için kıssa tabiri kullanılır. Bize bir peygamber olmadığı halde (olması da zorunlu değil) bir kadın örneği sunulur. Bu çok muhteşem bir olaydır. Hala izlerine rastlanan kadının ikinci derecede değerli olduğuna dayanan anlayış Dünyada hakim, bunu görmekteyiz. Kur’an bu anlayışa son veren bir örnek olarak Meryem hatırasını ideal insanın kadından da olabileceğini gösterir. Ayrıca el Nisa (kadın) diyerek bir sureye isim verir ki El Racul (erkek) diye bir sure yoktur. Bunlar çok önemli unsurlar. Dünya tarihinde ilk defa hiç beklenilmedik bir zaman diliminde kadın konusunda İslam’ın getirdiği bir devrim gerçekleşti. Eski adetlerin hepsini çöpe atıp yeni bir gelenek ortaya koydu. 

Mekke’ye Resulullah gelip yönetimi devraldığında Mekke ahalisinden biat aldı. Benim yönetimimi kabul edenler gelip bana oy versinler, dedi. “Evet seni istiyoruz, seni kabul ediyoruz” diyenler oy versin, dendi. Hem kadınlardan hem erkeklerden Rasulullah yönetime evet mi hayır mı diyecekleri bir oy kullanmalarını istedi. Bu yönetime evet diyebilmeniz için anayasamız var dedi. Bu maddelerden birincisi Allah’a şirk koşmayacaksınız. İkincisi çocuklarınızı öldürmeyeceksiniz. Bu da bir inkılaptır. İkinci maddedeki çocuklarınızı öldürmeyeceksiniz kısmına dikkatle bakalım. Hiçbir kadın çocuklarını öldürmedi. Tarihten bildiğimiz sadece bazı akılsız serseri erkeklerin onur meselesi yapıp da  kız çocuklarını gömdüğünü biliyoruz. Birkaç yerde birkaç serseri böyle davranmış.  Ama Kur’an bunu umumi bir perspektifte ele alır. Resulullah kadınlardan umumi bir prensip olarak çocuklarınızı öldürmeyin biatı aldı. Erkeklerden aldığı biatta çocuklarınızı öldürmeyin şartı yoktu. Halbuki biz, bazı erkeklerin utandığı için kız çocuklarını öldürdüğünü görürüz. Kur’an bunu evrenselleştirdi. Resulullah da onun pratik hayatındaki karşılığını gördü. Biliyorsunuz Resulullah pratik hayatımızı temsil eder. 

Bu maddeyi bu yönetime oy verecek kadınlara şart koşan Rasulullah ne demek istemiş olabilir? Çocuğu genellikle anne terbiye eder. Ve hiçbir anne de fiziki anlamda çocuğunu öldürmez. Annelerin Hz. Meryem hikayesini örnek alarak peygamber yetiştirir gibi çocuğunu peygamber yapmak değil ama peygamber gibi olmasını isteyerek yetiştirmesi gerektiğini söyledi. Rasulullah’tan yapılan nakilden bildiğimiz gibi: “Bu ümmetin alimleri Ben-i İsrail’in nebileri gibidir.” Bu hadisten ve ayetten yapılan çıkarım, “Bir çocuğun Allah’ın dinine hizmet eden onu insanlara yayan biri olsun diye çabalamak anlamına gelir” şeklinde anlamamız gerektiğine inanıyorum.  Çocukları öldürmek de bunun tam zıddını yapmaktır. Şimdilerde görülen kötü bir örnek olarak anneler çocuklarını kendine bağımlı kılarak köleleştiriyorlar. Annelerin çocuklarının peşinden koşmasıyla, fazlasıyla muhafaza etmesiyle, onlar yerine kendileri karar alması ve çocuklarını sorumluluklarını üstlenmeleriyle kendi adımlarını atmaktan korkan çocuklar yetişiyor. Çocuklar kendi kararlarını veremiyor. Halbuki çocuklarına hakikati öğretecek şekilde annelerin kendilerini eğitmesi gerekir. Peygamberin yönetimine uymak, onun boyunduruğuna girmek, onun kurallarına uymakla, onun seçimlerini körükörüne yapmak değil “beni Allah’ın gönderdiği mesajı aktarmakla görevli bir kul bileceksiniz.” diyerek ifrat ve tefrit noktalarını ne kadar anlaşılır bir şekilde anlatmıştır.

اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّ۪ي نَذَرْتُ لَكَ مَا ف۪ي بَطْن۪ي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنّ۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

Bir zamanlar İmrân’ın hanımı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdaki çocuğu her kayıttan azâde olarak senin hizmetine adadım; bunu benden kabul buyur. Şüphesiz sen, duaları işiten, maksat ve niyetleri bilensin.”

Meryem’in annesinden başlıyor hikaye. Hani Meryem’in annesi, İmran’ın hanımı demişti ya:  Ben sana şu karnımdaki çocuğu hür olarak yani hiçbir sınırlamaya girmeksizin yalnızca sana vakfettim. Ben vakfettim diye iş bitti değil. Bu yüzden şöyle devam ediyor: “Yarabbi duamı kabul et. Ben eminim ki sen duaları duyansın.” Kalbimde ne varsa sen duyarsın, bilirsin.  Kur’an’ın örnekliği bağlamında anne üzerinden gittiği için anne diyeceğiz ama babalar yapmayacak anlamına gelmez. Bir annenin daha hamile olmadan önce hazırlığını görüyoruz Meryem örneğinde. Emanetin verileceğini öğrenir öğrenmez duamıza başlayacağız. Hiçbir sınırlamaya, hiçbir endişeye girmeden dua etmeye başlıyacağız. مُحَرَّرًا (Hurce, hiçbir sınırlamaya tabi tutmadan yalnızca Sana) kelimesi de bunu ifade eder. “Onun mesajını insanlara ulaştıracak özelliğe kaliteye sahip olacak şekilde yetiştirmeye kastettim, vakfettim. Bunun için gerek fiziki gerekse hali duamı yapıyorum. Bunu kabul et.” diye duada bulunacağız. 

Dinini uygulasın da hani biraz da dünyayı unutmamak lazım,  gibi saçma davranışlara girmeden dini tanıyan insan dünyasını da zaten tanır anlayışıyla hareket etmek gerekli. Dünyasını hazırlamayan insan ahiretine hiç hazırlayamaz. Şu andaki menfaatini düşünmeyen insan ölümden sonrasını nasıl düşünsün?  Birinin başarısı diğerinin başarısının gerekçesidir, doğruluğunu gösterir. Dini güzel anlayan dengeyi kurmayı bilir. Dini de düzgün anlamayan Dünyayı da anlayamaz. Hayatın boyunca onun bunun sadakasını almaya muhtaç olan bir “hoca” gibi olur. Kendimizi başkalarına muhtaç etmeyecek şekilde dinimizi öğreneceğiz. Çocuğumuzu da başkalarına muhtaç olmayacak şekilde dinini öğrenip yayacak kalitede yetiştirmek için niyet edeceğiz. Bu niyetimiz hem kalben hem de مُحَرَّرًا  olmalıdır. Tamamen özgür hiçbir sınırlamaya sokmadan dinini yaşayan dünyada da ne yapması gerektiğini gayet iyi bilir. “Çocuğum doktor olsun da dinini de iyi yaşasın.”  gibi saçma bir anlayışa girmeyeceğiz. 

Resulullah Dünyada ne yapması gerektiğini herkesten daha iyi bilen başarılı biriydi. Kur’an’da Hz. Süleyman, Hz. Davut için ilim ve hikmet öğretildi, diye bahseder. Hikmet öyle bir kelimedir ki birinci anlamı  hikmetli davranış ikinci anlamı hükümetten gelen yönetme kabiliyetini anlatır. Dünyayı yöneten; kendi dünyasını yönetir, şahsını yönetir, ailesini yönetir, toplumu yönetir. Bunların hepsinde hikmet kavramının özünde yatan anlamlar vardır. Hikmetli davranan kişi hayatını yönetmesini bilen kişi olmalıdır.  Peygamberler ilim ve hikmetle donatılarak gönderilir. Bazı peygamberler için Kur’an’da açıkça söylenir. Resulullah kendisine ulaşan vahyi Allah’ın ihsan ettiği hikmet ölçüleri ile uygulamıştır. Resulullah’ın başarısının özü Allah’ın kendisine vahyettiği ayet ve öğrettiği ilim ve hikmetle olur. Kur’an’ı dikkatli okuduğumuzda Resulullah gerçekten hikmetle davranan insan olarak gönderilmiş ben de Resulün sünnetine uygun olarak hikmetli davranacağım. Mali ihtiyacimi bir yere dayarsam o otoritenin senin hoşuna gitmeyecek şeylerden kendimi sakınırım. Doğruyu söylersem işimden olur mu endişesi taşırım. Rabbini hakkıyla tanıyan Dünyada ne yapacağını diğer insanlardan daha iyi bilir. Feraset sahibi olur. Hikmet sahibi olur. Çünkü sen Kur’an’da Yaratıcımız bize “Hakim” (Sonsuz hikmet sahibi) olarak eğitim verir. 

Toplumlarda duyduğumuz bildiğimizi değil araştırıp hak olduğundan emin olduğumuzu çocuğumuza tebliğ edeceğiz, yaşına göre. Anlayabildiği düzeyde anlayabildiği kadarıyla hem hür bırakacağız hem de onun anladığı dilde tebliğ edeceğiz. Telkin etmeyeceğiz. Bu davranış Hikmet gerektiriyor. Hikmet sadakat gerektirir, iman ve teslimiyet gerektirir. Bunların hepsi de eğitim gerektirir. Böyle bir eğitime girmeden istersen yalvar yakar benim çocuğum âlim olsun beklentisi ile her fedakarligi yaparız. Fakat, hazırlığın var mı? Kendini yetiştirdin mi? Kendini iyi terbiye ettin mi? Bu soruları kendimize sormalıyız.

فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّ۪ي وَضَعْتُهَٓا اُنْثٰىۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْۜ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ وَاِنّ۪ي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّ۪ٓي اُع۪يذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ

“Nihâyet çocuğu doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu pek iyi bildiği halde: ‘Rabbim, ben bir kız çocuk doğurdum. Halbuki erkek kız gibi değildir. Ona Meryem ismini verdim. Onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan korumanı Senden istiyorum’ dedi.” 

Sonra bakıyoruz  Meryem doğuyor. Peygamber annesi… Dua kabul olmuş. 

وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ Erkek kadın gibi olmaz. Bakarsın kız daha üstün olur. “Bu doğan bebek kadın ama erkeği geçecek, görün bakın.” diye bahsettiğini anlıyorum. Hiç erkek kadın gibi olabilir mi, olur mu?  Bir kız doğdu diye annesi duasının kabul edilmediğini zannediyor. Öyle bir kız doğdu ki Peygamber annesi olacak.

وَاِنّ۪ي سَمَّيْتُهَا.  Ben onu Meryem diye isimlendirdim. Bağlamdan Allah’ın onu Meryem diye isimlendirdiğini anlıyorum. Neden öyle anlıyorum? Bir Resul gelecek. Bir Kur’an gelecek. Resul’e gönderdiğim evrenselliği zirveye ulaşmış vahiyde Meryem diye bir sure bir bölüm koyacağım. Allah onu Meryem diye isimlendirerek bunun hazırlığını yapıyor, diye anlıyorum. 

Bir peygamberin yetişmesinde peygamberin annesinin annesinden kalan bir dua zinciri var. Hem Zekeriya hem İbrahim Aleyhisselam’ın dualarından: “Yarabbi bana namazı hakkıyla ikame etmeyi, hayatımı diri yapmayı nasip eyle. Ve benim zürriyetime de nasip et.” (14: 40) dualarından anlıyoruz. Rabbimle kişisel ilişki kurmamda bir vesile olan günde 5 defa biat  tazelememe vesile olan namazı benim çocuklarıma da nasip et. Yalnızca yatıp kalkayım diye değil Seninle bir biat hazırladığımın bilincinde olayım. Ve benim neslim de Seninle biat tazelediğinin bilincinde olsun.

 رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء Ya Rabbi, bana namazı ikame etmeyi nasip et. Ve namazı seninle ilişki kurmamın direği yap. Ve zürriyetimi de öyle eyle!

Bu çocuğu şeytanın şerrinden koru, diye dua ediyor. Duasının kabul olduğunu da inşallah göreceğiz.

Eğer ben çocuğumu yetiştirmek için gayret göstermezsem kültürdeki din ile yetiştirip gidiyorum. Piyasada çocuğun fiziki bedeni ihtiyacını gidermek için milyonlarca kitap var. Ben çocuğu yetiştirirken şunu unutmayacağım: Bu çocuk da bir gün anne ya da baba olacak zürriyeti devam ettirecek. Allah hayat verdiği sürece nesil böylece birbirini yetiştirip gidecek.  Bu işin duasını ben yapacağım. O duaya önce kendimi yetiştirmemle başlamam gerekir.  Çocuğun bedenini taparcasına riayet edip ruhi gelişmesinde “ben onu büyüyünce din okuluna gönderirim” diye saçma düşüncelerin içerisine girmeyeceğim. Yaşına göre kendi hayatının kendi sorumluluğunu alacak şekilde tedbirli olmalıyım. Empoze edecek şekilde değil. Ben çocuğun bedenine yapacağım hizmeti ön plana alıp da halet-i ruhiyesini geri plana atıp kendi sorumluluğunu üstüne alacak şekilde öğrenmezsem çocuğumu eğitiyorum diye kendimi kandırıp dururum. Çocuğumun sorumluluklarını Allah katında öğrenip onun sorumluluklarını da Allah için yerine getirecek bir evlat yetiştirmem gerekir. Rabbim beni bu şekilde yarattı, diyerek Rabbimin yarattığı kanununa nizama aykırı hareket edecek şekilde yetiştirdim mi? Çocuğumda da kendi çocuğunu böylece yetiştirmeyi bilir. Onun için bir yerde bir bağ kesilirse yani bir nesil çocuğunu şuradaki anlatılan maksatlara göre yetiştirilmezse zincirlemesine gider ve bütün vebal bana ait olur. Kur’an’da anlatılan hikayeleri kendi hayatıma yönelik doğrudan doğruya bir mesaj olarak almayı öğrenmem gerekir. 

*Not: Bu yazı Hamim Youtube kanalında yayınlanan Âl-i İmrân Suresi 35 ve 36. ayetlerin tefsirine dair yapılan derste gündeme getirilen konular çalışılarak hazırlanmıştır. İlgili derse şu linkten ulaşabilirsiniz: https://youtu.be/37jActjSBXg

Yazar hakkında

Zeynep Kurşun

Yorum yazın