35: 18 “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır bir günahkâr, yükünü taşımak için yardım isteyecek olsa, hiç kimse o yükten birazını olsun üstüne almaz—isterse kendi akrabası olsun. Sen ancak görmedikleri halde Rablerinden korkan ve namazı dosdoğru kılan kimseleri uyarabilirsin. Arınan, kendisi için arınmış olur. Sonunda herkesin dönüşü Allah’adır.”
26: 88 “Öyle bir gün ki, ne malın bir faydası olur, ne evlâdın.”
6: 94 “Kıyamet günü, tıpkı sizi ilk olarak yarattığımız gibi yapayalnız huzurumuza gelirsiniz. Dünyada size verdiklerimizi arkada bırakmışsınızdır. İbadetinizden pay sahibi zannettiğiniz şefaatçilerinizi o gün sizin yanınızda görmeyiz. Aranızdaki bütün bağlar kopmuş, Allah’a ortak saydıklarınız sizi terk edip ortadan kaybolmuştur.”
6: 164 “De ki: O herşeyin Rabbi iken, ben kendime Allah’tan başka rab mi arayacağım? Herkes ne kötülük işlerse kendi aleyhine işler. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Sonunda hepinizin döneceği yer Rabbinizin huzurudur; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir.”
31: 38 “Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Ve öyle bir günden korkun ki, ne baba evlât için birşey ödeyebilir, ne de evlât baba için. Allah’ın vaadi haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldatmasın.”
34: 42 “O gün, birbirinize fayda da zarar da veremezsiniz. Zalimlere şöyle deriz:-Yalanlamış olduğunuz ateş azabını tadın!”
52: 21 “İman edenleri ve onların nesillerinden iman ederek kendilerine tâbi olanları birbirine kavuşturmuş, kimsenin çalışmasından da birşeyi eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazancına bağlıdır.”
70: 10-14 “Dost dostun halini sormaz. Oysa onlar birbirlerine de gösterilirler. Fakat mücrim o günün azabından kurtulmak için oğullarını bile feda etmek ister. Daha da eşini ve kardeşini, Kendisini barındıran sülâlesini, Yeryüzünde kim varsa hepsini feda edip kurtulmak ister.”
58: 22 “Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, Allah’a ve Resulüne karşı çıkanlara sevgi beslediğini göremezsin—isterse onlar babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsun. Çünkü Allah onların kalplerine iman nasip etmiş ve kendi katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Sonra da onları, ebediyen kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan, onlar da Allah’tan hoşnutturlar. İşte onlar Allah’ın taraftarlarıdır. Bilin ki, Allah’ın taraftarları, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.”
82: 19 “O, kimsenin kimseye bir faydasının olmadığı gündür. Hüküm o gün Allah’ındır.”
2: 48 “Bir de öyle bir günden korkun ki, ne kimse bir başkasının cezasını öder, ne kimseden şefaat kabul edilir, ne kimseden fidye alınır, ne de onlar bir yardım görürler.”
2: 123 “Bir de öyle bir günden korkun ki, ne kimse bir başkasının cezasını öder, ne kimseden fidye kabul edilir, ne kimseye bir şefaat fayda verir, ne de onlar bir yardım görürler.”
2: 254 “Ey iman edenler! Sizi rızıklandırdığımız şeylerden bağışta bulunun—öyle bir günden önce ki, o günde ne bir alışveriş olur, ne bir dosttan yardım beklenir, ne de kimseden bir şefaat umulur. O günü inkâr edenler ise, zalimlerin tâ kendileridir.”
3: 10 “İnkâr edenlere gelince, Allah’ın azabından kurtulmak için ne mallarından bir yarar görürler, ne evlâtlarından. Onlar Cehennem ateşinin yakıtıdırlar.”
3: 116 “İnkâr edenlere gelince, Allah’ın azabından kurtulmak için onlar ne mallarından bir yarar görürler, ne evlâtlarından. Onlar ateş ehlidir; orada sürekli kalacaklardır.”
9: 24 “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Onun yolunda cihaddan daha sevimli geliyorsa, o zaman Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Çünkü Allah fasıkları amaçlarına ulaştırmaz.”