Usûle Dair

Usûl Ya Hu

Usûl Ya Hu | Ha-Mim

1. Vahyi asla tarihe hapsetmeyeceksin!

Vahiy daima burada ve şimdiden bahseder; asla orada ve geçmişten değil.

2. Vahyi, dogrudan sana konuşuyor diye okuyacaksın!

Vahiy, daima senden bahseder; tarihteki insanlardan değil.

3. Daima şahit olmakla işe başlayacaksın; hükmünü gözleminin üzerine inşa edeceksin!

Delil önce, sonuç sonra gelir.

4. Semavî Söz’den asla dünyevi mana çıkarmayacaksın!

Mesele, “iyi” insan olmak değil; iyiliğin kaynağının Yaratıcı olduğunu görmektir.

5. Her şeyde daima Allah’ı göreceksin!

Yaratılıştaki herşeyin üzerinde okunması gereken bir işaret vardır.

6. Vahiyden asla hikâye okumayacaksın!

Vahiy daima senin şu anda yaptığın bir şeyden bahseder.

7. Peygamberleri asla dünyevi nasihat veren bilge kişiler olarak görmeyeceksin!

Onlar bize semavi anlamların nasıl okunacağını öğretirler.

8. Asla Yaratıcının mahiyetini anlamaya çalışmayacaksın!

Yapman gereken, işaretleri okuyarak O’nun varlığından emin olmaktan ibarettir.

9. Mutlak olan Konuşmanın tüm anlamlarını ihata edip bitirdiğini iddia etmeyeceksin!

Sonsuz ilim, senin anladığınla kısıtlı olamaz. Ehli için daima yeni anlam katmanları bulmak mümkündür.

10. İmanı atalarından miras alamazsın!

İmanı elde etmek için aklını ve kalbini kullanarak bireysel olarak çalışman gerek.

Stone Divider

İlave

1. Taklit, imanın bir seviyesi değildir. Onun olmamasıdır. Kalp para ve suni çiçek kadar gerçektir.

2. Taklit, tahkike ancak bu gerçeğin farkına varıp o yönde adım attıktan sonra dönüştürülebilir. Aksi takdirde, hep o şekilde kalır.

3. İman, “varlık, Allah, peygamber, iyi, kötü” gibi bildiğimizi zannettiğimiz en temel kavramların yeniden tanımlanmasını gerekli kılar.

4. Kur’an’a sadece temizlenenler dokunabilir. Kültürel tanımlarımızdan kurtulmadan, vahyin mesajını anlamamız imkansızdır.

5. Yaşadığımız gerçeklik ile dinin getirmiş olduğu tanımlar aynı şeydir. Dinin kavramları asla fazladan ve sonradan ekleme değildir.

6. İslam’ın anlamı bir insanın kendi gerçeğine teslim olmasıdır. Yani varlığımızın kaynağı biz değil, bir Başkasıdır. Bu inanışla yaşamaya ibadet denir. Misafirden beklenen misafir olarak davranmasıdır.

7. İman, geçmişteki mübarek kişilerin menkıbelerini anlatarak artmaz. Bir mimarin eserlerini övmek bizi mimar yapmaz.

8. Tevhid, şirkin zıddıdır; çok tanrıcılığın değil. Tevhid, herşeyde Allah’ın isimlerinin tecellilerini görmektir — ki bu marifetullahı, o da muhabbetullahı sonuç verir.

9. İnkar etmemek iman etmek değildir; ancak küfür de değildir. İnkar etmemek pasif, iman etmek ise aktif bir eylemdir.

10. İman bilgi cinsinden değildir. Bireysel olarak, bilerek ve isteyerek geliştirilmesi gereken bir yetenektir. Bu yüzden, asla bir kerede gerçekleşmez. Aksine, hayat boyunca devam eden bir süreçtir.

Usûl Ya Hu | Ha-Mim

Usûl Ya Hu | Ha-Mim

Yazar hakkında

Mehmet Ali Akgün

Dini, insanın kendi gerçeği olarak tanımlamayı doğru buluyorum; dolayısıyla din ve getirmiş olduğu her türlü tanım, hayatın üzerine ekstradan konulan aksesuarlar değil, aksine, olmazsa olmaz kavramlardır demek çok insani bir tavır ve bana çok tatmin edici geliyor. Hal böyle iken, İslamiyet'i de insanın kendi gerçeğini teslim etmesi olarak tarif etmek mümkün. Böylece dinin neden fıtrat dini olduğu ortaya çıkıyor. Bu bağlamda yapılan "dini" sohbetlerden hoşlanan birisi olarak katıldığım ortamlarda dikkatimi çeken bazı noktaları bu sitede ilgilenenlerin dikkatine sunmaya çalışacağım. İnşallah yararlı olur.

Yorum yazın

1 Yorum

  • Tesekkurler bu degerli ve oz prensipleri paylastiginiz icin. Insani yolculugumda ve sahsi tefekkurlerimde cok hakikatli inci taneleri bu maddelerden her biri.