Yeryüzünün ölümünden sonra diriltilmesiyle ilgili bulabildiğim ayetleri aşağıya aldım. Belki bunlardan başkası da vardır.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُون
“O ölüden diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. İşte siz de böyle çıkartılırsınız.” Rum 30:19
فَانظُرْ إِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذَلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Allah’ın rahmetinin eserlerine bak ki, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz o ölüleri işte böyle diriltir. O her şeye güç yetirendir.” Rum 30:50
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
“Bilin ki Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki akıl edersiniz diye size ayetleri açıkladık.” Hadid 57:17
Ayetler açık manaları ile yeryüzünün kışın ölümünden sonra baharda diriltildiğinden bahsediyor. Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Biz bu ayetleri okuduğumuz her seferinde, Kur’an’ın arzın ölümünden sonra diriltilmesi olarak tasvir ettiği hadiseyi, yeryüzünün kış uykusuna yatırıldıktan sonra baharın gelmesiyle birlikte uyandırılması olarak zihnimizde çeviriyoruz. Yapraklarını dökmüş ağaçlar kış uykusundalar, bahar gelince uyanacaklar diyoruz. Ağaçlar öldü, baharda dirilecekler demiyoruz. Biz ancak bir daha dirilmeyeceğini bildiğimiz ağaca “ölü” diyoruz. Eğer böyle bir bilme yok ise, o ağaç bizim için –uykuda dahi olsa– hayat sahibi.
Hal böyle iken, Kur’an’ın yeryüzünü ölümünden sonra diriltiriz sözünün bizim indimizdeki kıymeti ve itibarı nedir o vakit??
Düşünün ki birisi size “ben şunu yaparım” diyor. Siz de bu sözü her duyduğunuzda içinizden “ya sen aslında onu değil de bunu yapıyorsun, senin o dediğinden kastın bu” diyorsunuz. Allah “öldürüm” diyor, biz onu “Sen aslında öldürmüyorsun, kış uykusuna yatırıyorsun” diye anlıyoruz. Zihnimizde otomatik olarak yaptığımız bu çevirmenin ne kadar sağlıklı olduğunun değerlendirmesini size bırakıyorum.
Kur’an’ın ölüm dediğini kış uykusu olarak çevirmemizin arkasındaki sebep, yeryüzünün bahar gelince uykudan uyanacağını düşünmemiz. Neden böyle düşünüyoruz? Çünkü her bahar geldiğinde öyle oldu da ondan. Şu an uykuda olan yeryüzü de baharın gelmesiyle uyanacak, öyle değil mi? O halde yeryüzü ölmedi, yaşıyor ve sadece uykuda. Uyanacak olana ölü denir mi? Denmez elbet. Peki.
Ne gariptir ki, biz hem “yarına çıkacağımızın garantisi yok” deriz, hem de yarına çıkacağımızı garanti gördüğümüz için Kur’an’ın “uykunuzda sizi vefat ettiririz” (Zumer 42) sözünü kulak arkası eder, “vefat falan değil o canım” deriz bilinçli veya bilinçsiz olarak…
Bu konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm şu temsile bir bakalım:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْي۪ وَاُم۪يتُۜ
“Allah kendisine mülk verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: ‘Benim Rabbim yaşatır ve öldürür.‘ demişti. O da: ‘Ben de öldürür ve yaşatırım.‘ dedi.” Bakara 2:258
İbrahim yaşatan ve öldüren Rabbimdir diyor. Kendisine mülk verilmiş olan muhatabı da, ben de öldürür ve yaşatırım diyor.
Allah yeryüzünü öldürür ve diriltirim diyor. Ben de bahçemdeki ağacı kesmeyerek yaz kış yaşatırım, kestiğim zaman da onu öldürürüm diyorum.
Kendisine mülk verildi diye İbrahim’le tartışanın kim olduğunu gördünüz mü?
Şimdi İbrahim’in cevabına bakalım:
قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ
“İbrahim de: ‘Allah güneşi doğudan getirir; haydi sen de onu batıdan getir!’ deyince, o hakikatin üstünü örten kişi şaşırıp kaldı. Allah, zalimlere hidayet etmez.” Bakara 2:25
Sen bahçendeki ağacı yaşatıp öldürürsün öyle mi? O halde o ağacı yazın uyut ve kışın uykusundan uyandır? Hem ben de yaşatır ve öldürürüm diyeceksin, yaşatma ve öldürmeden neyin kastedileceği hususunda karar yetkisini kendinde göreceksin, hem de ne ağacını ne de kendini kendi iradenle istediğin zaman uyutup uyandıramayacaksın. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
O halde yapılması gereken, ölme ve dirilme tanımlarımıza Kur’an ayarı çekmek olsa gerek. Kışın yeryüzü öldürüldü, baharda diriltildi diye bileceğiz ve diyeceğiz. Uyuduğumda vefat ettirildim, uyanınca diriltildim diyeceğiz. Rabbimizi bizi öldüren ve dirilten olarak tanıyacağız. Tanıyacağız ki, Muhyi ve Mumit isimlerinin tecellilerine şuurlu bir ayna olup, hayat bulalım. Rasulullahın şu sözüne de ölmeden önce ittiba etmiş olalım:
“Ölmeden evvel ölünüz.”
Mevt ve hayat tanımlarınızı değiştirerek her gece öldürüldüğünüzün farkına varın ki, her gün ve her mevsimde sizde ve tüm yeryüzünde aralıksız faaliyet gösteren Muhyi ve Mumit isimleri ile tanışın, buluşun ve buluşturun.
Ölümünüz ve dirilişiniz bol olsun.