Yaratıcımın Konuşması Bana Nasıl Ulaşmalıdır?
Bir önceki yazıda, baktığımda, kainatın bana bir Yaratıcısı olduğunu ve Onun sahip olduğu özellikleri gösterdiğini fakat insanî soru ve taleplerime cevap vermediğini, dolayısıyla Yaratıcının benim sorularıma cevap vermek üzere bir açıklaması olması gerektiğini, insanlar arasında “vahiy” diye anılan olgunun bu olduğunu kısaca konuşmuştuk.
Evet, Yaratıcımın mutlaka bana bir açıklaması, bir konuşması olması gerekir. Ayrıca bu konuşma benim anlayabileceğim bir formda olmalıdır. Benim anlayabileceğim formda olmayan bir konuşma benim için ancak diğer yaratıklar gibi olur. Yine kainatta yaratılan diğer eşyalar gibi bir özelliğe bürünür. Kainatın kapasitesinin ötesine geçen sorularımın cevaplarını anlayabileceğim bir dilde ifadelendirilmesine ihtiyacım var. Nasıl ki, yiyecek ihtiyaçlarım yenebilecek formda bana sunuluyor, alet yapma ihtiyacıma, aletleri kullanabilecek halde yaratılmasına imkan veren yollar bu düzen içinde bana bildirilerek karşılık veriliyor. Cevapların da benim anlayabileceğim bir formda bana ulaştırılması gerekir. Yani sözlü ifadeler içeren bir konuşma olmalıdır.
Benim anlayacağım bir formda bana ulaşması için, bu konuşmanın benim gibi konuşan bir vesile tarafından bana ulaştırılması gerekir. Çünkü ben konuşmayı ancak “söz” (kelam) cinsinden olursa konuşma olarak algılayabilirim. Söz ise bir insan tarafından dile getirilir. Meyve ihtiyacımın karşılanması o meyveyi üretme kabiliyetiyle yaratılmış bir ağaç aracılığı ile bana ulaştırılıyor. Bilgilendirilme ihtiyacım da, konuşma kabiliyeti verilen bir insan tarafından bana ulaştırılmalıdır.
Bu insan da belli bir mekanda, belli bir zamanda var edilir. Kainatın yaratılış kuralı, düzeni gereği böyledir. Bu sonuç beni hem konuşmanın kendisinin ve hem de taşıyıcısının tarihsel bir bağlamda gerçekleşmesi gerektiğini anlamaya ulaştırır.
Fakat çok önemli bir soru ile karşılaşıyorum bu noktada: Peki, ben bu insana nasıl güvenebilirim ki, bana ulaştırdığı metni, kendisine teslim edildiği gibi bana ulaştırdı? Ağacın iradesi, seçim özelliği olmadığı için meyveyi kendi tercihine göre değil de yaratılışta kendisine verilen özellikleri aynen koruyarak bana sunuyor. Yani, kendisine emanet edilen meyveleri iradesiyle belli bir tercih yapmadan bana ulaştırıyor, nasıl yaratıldıysa aynen o yaratılış biçimini koruduklarını görüyorum.
İnsanın bir ağaç gibi olmadığı kesin. Nasıl yaratıldı ise öyle çalışan bir özelliği yok. İnsanın iradesi var, tercihler yapabiliyor. Yalan dahi söyleyebiliyor, yaratılış maksadının dışında tercihler de yapabiliyor. Bu durumu ben kendimde her gün görüyor, yaşıyorum. Tarihi bir bağlamda yaratılan insanın, yine tarihi bir bağlamda bana ulaştırması için kendisine bildirilmiş, Yaratıcının “mutlak bilen” özelliğinden kaynaklanan bu konuşmayı kendi iradesi ile yanlış bir yöne saptırmadan bana ulaştırmış olduğunu nasıl anlayabilirim?
Yorulmadan tefekkür yolculuğumuza devam edelim. Benim için çok can alıcı konular bunlar. Çekinmeden, korkmadan bu soruların üzerine gitmek ve cevabını da bulmak için Yaratıcıma yönelip, ihtiyacımı bildirmeliyim. İhtiyacı verenin ihtiyacı karşılayacağını, bizi ihtiyaç içinde yaratarak vaat ediyor demektir. Bana verdiği insanî kapasitemde bu sorunun cevabını bulursam, Onun konuşmasına ulaşmam mümkün olacaktır. Konuşmasına ulaşınca da artık sorularımın cevabı için yalnız bendeki duygular ve kainat değil, bu “konuşma” da benim için bir cevap kaynağı olacak. Hatta “Bu konuşmayı bana taşımak ile görevlendirilmiş kişi de benim için bir cevap kaynağı olabilir mi?” diye sorgulama aşamasına ulaştığımızı zannediyorum.
Sonuç olarak Yaratıcının mesajı diye bilinen ve insan olarak benim anlayabileceğim formda olması gereken bu konuşmanın aynı zamanda benim gibi bir insan tarafından bana taşınması ve ulaştırılması zorunlu görünüyor. Ayrıca onun her insan gibi belli bir mekanda ve belli bir tarihsel dönemde yaratılmış ve yaşamış olması gerekiyor. Fakat benim onun Yaratıcının “mesajını” en doğru şekilde taşıyıp getirdiğinden emin olmak için sorgulamalarıma devam etmem gerekiyor. Düşünce turumuza, yeni sayfalar açarak soruların bizi götürdüğü ufuklarda devam ediyoruz!