Diğer

Anne-Babaya “İhsan” ile Muamele Etmeyi Tevhid Eksenli Anlamak!

Anne-Babaya “İhsan” ile Muamele Etmeyi Tevhid Eksenli Anlamak! | Ha-Mim

Ha-mim derslerinde, Kur’an okuma usulü ile ilgili olarak altı çizilen temel prensiplerden birisi “Kur’an’ı, ‘makâsıd’ına yani temel mesajlarına göre okumak gerektiği”dir. Kur’an’ın makâsıdı da başta tevhit olmak üzere nübüvvet, haşir ve adalet” olduğuna göre ayetleri özellikle tevhide, tevhit hakikatine, tevhidin açılımına uygun şekilde anlamaya çalışmak zorunlu görünüyor. Aksi halde ayetlerdeki incelikler perdelendiği gibi çeşitli savrulmalar da yaşanabiliyor.

Kur’an çalışmalarında bu prensibe işaret etmemin sebebi bir Ha-mim dersleri katılımcısının anne-babaya karşı iyi davranmak ile ilgili bazı ayetleri bu prensip dahilinde yorumladığında özgün ve faydalı bir sonucun ortaya çıkmasını fark etmemdir. Bilindiği gibi Kur’an’da “evlat-ebeveyn” diğer bir ifadeyle “çocuk ve anne-baba ilişkisi”ne dair bazı ayetler var. Bunlardan birisi Lokman suresindeki şu ayettir:

وَإِن جَـٰهَدَاكَ عَلَىٰٓ أَن تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى ٱلدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَٱتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَىَّ ثُمَّ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

“Eğer, (anne-baban) hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokman 31/15)

Söz konusu Ha-mim katılımcısı hususi olarak paylaştığı mesajında, bu ayetle ilgili olarak şu yorumu yapıyor: “Bu ayette dört önemli nokta var görünüyor:

1. وَإِن جَـٰهَدَاكَ عَلَىٰٓ أَن تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌ

Bu fıkranın literal olarak anlamı, “Eğer onlar yani annen-baban hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana şirk koşman yani ortak kılman için mücadele ederlerse…” demektir. Geleneksel anlayışta bu ayet, şayet annen-baban Allah’ı bırakıp da putlara tapman için sana ısrar ederlerse, seninle mücadele içinde bulunurlarsa…” diye açıklanıyor. Oysa gerek Kur’an’ın ‘makâsıd’ı gerekse bağlam dikkate alınarak düşünüldüğünde, “Şayet annen-baban kendilerinin isteklerini Benim yerime koyar, yani Ben emrediyormuşum gibi sunarak isteklerde bulunur ve bu amaçla mücadele ederlerse…” şeklinde bir anlam çıkıyor. Yani “kendilerini gerçek etken olarak görür; seni büyüten, besleyen olarak empoze eder ve bundan dolayı itaate davet ederlerse…” demek oluyor. Yoksa puta tapmaya davet değildir. Mamafih, puta tapmaya davet ederlerken de aynı tavrı gösterebilirler. Bu durum zaten sahabenin ebeveynlerine karşı tavrı (öldürmeye kadar gidiyor savaş esnasında) ve Resulullah’ın (asm) onları hiçbir zaman anne-babalarının Muhammed (asm)’a tabi olmamak konusunda yaptıkları ısrarlı isteklerine itaate davet etmediği açıkça belli, sabır tavsiye ediyor. Muhtaç olan anne-babalara yardım etmeye teşvik ettiği de bilinmektedir.

Yine ayette “yalnız Allah’a şükret, anne-banana da teşekkür et” derken şu mesaj veriliyor: “Önce şükre değer özelliklerin Kaynağının Allah olduğunu anla, çünkü yoktan yaratan, mükemmel bir beden ve müstesna duygular veren, her ihtiyacını karşılayan Odur; sonra anne-babanı senin hizmetine koyanın da Allah olduğunu bil, onları kaynak zannetme, bu çerçevede onlara da vesilelikleri açısından teşekkür et. Çünkü vesile olmak üzere kendilerine verilen duyguları reddetmek için iradelerini kullanmadılar, bilakis o duygulara uygun olacak şekilde iradelerini kullandılar. Bu tercihlerinden dolayı onlar da teşekküre layıktırlar.”

2. فَلَا تُطِعْهُمَا Ayet, mealen yukarıdaki şartlı ifadenin cevabı olarak “onlara itaat etme” diyor. Zaten bildiğim kadarıyla ebeveyne itaati emreden hiçbir ayet yok, fakat itaat edilmeyecek hali gösterip itaatten nehiy eden yani sakındıran bu ayet var.

3. وَٱتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَىَّ Ayet meal olarak, “Bana yönelen kimsenin yoluna tabi ol’ diyor. Burada ayet anne-babanın yoluna değil, Allah’a yönelenlerin yoluna uymayı emrediyor. Şayet anne-baba Allah’a yönelmeyi değil de kendilerine yönelmeyi bekliyor veya empoze ediyorlarsa onlara uyma diyor.

4. ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ Mealen, “Sonra dönüşünüz Banadır.” Yani hiçbir zaman unutma ki ebeveyninize değil, sonunda Bana döneceksiniz, Bana hesap vereceksiniz. Ebeveyniniz Benim istihdam ettiğim vesilelerdir, me’haz, merci, sebep, illet değillerdir, mesajını veriyor.

Bu konuda başka bir ayet-i kerime de şudur:

وَٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا۟ بِهِۦ شَيْـًٔا وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَـٰنًا

“Allah’a ibadet edin ve Ona hiçbir şeyi şerik koşmayın. Anne-babaya iyi davranın…” (Nisa 4/36). Bu ayeti, kısaca ifade etmek gerekirse, “Allah’a ibadet et, sakın ola ki Allah’a ibadet eder gibi valideyne ibadet tavrı takınıp şirke girme, onlarla iyilikle ilişki kur, o kadar” diyor, diye anlıyorum. Zira “beni hayata getiren, yediren, içiren, besleyip büyüten onlardır” gibi bir telakkide bulunmak doğrudan doğruya şirki çağrıştırıyor. Zira hayata getiren, doyuran, içiren, anne-babayı vesile kılan mutlak Yaratıcı olan Allah’tır. Dolayısıyla Ona şirk koşmadan ibadet etmek gerekiyor. Anne-babaya uluhiyete ait bazı özellikleri atfetmek şirk niteliği taşıyor. Anne-babaya yapılacak şey “vesilelikleri” dolayısıyla “ihsan üzere davranmak” yani iyi muamelede bulunmaktan ibarettir. Demek ki hiçbir şey Allah’a denk, eş tutulamaz. Anne-baba dahil, diye anlaşılıyor.

Yine bu konuyla alakalı şu ayet de tevhidî karakterde okunup anlaşılmalıdır:

وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَـٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُۥ وَهْنًا عَلَىٰ وَهْنٍ وَفِصَـٰلُهُۥ فِى عَامَيْنِ أَنِ ٱشْكُرْ لِى وَلِوَٰلِدَيْكَ إِلَىَّ ٱلْمَصِيرُ

“Biz insana anne babasıyla ilgili tavsiyede bulunduk. Annesi onu zaaf üstüne zaafla karnında taşımıştır. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bunun için (ey insan) hem Bana hem anne-babana teşekkür et; sonunda dönüş yalnız Banadır” (Lokman 31/14). Yine ayette “yalnız Allah’a şükret, anne-banana da teşekkür et” derken şu mesaj veriliyor: “Önce şükre değer özelliklerin Kaynağının Allah olduğunu anla, çünkü yoktan yaratan, mükemmel bir beden ve müstesna duygular veren, her ihtiyacını karşılayan Odur; sonra anne-babanı senin hizmetine koyanın da Allah olduğunu bil, onları kaynak zannetme, bu çerçevede onlara da vesilelikleri açısından teşekkür et. Çünkü vesile olmak üzere kendilerine verilen duyguları reddetmek için iradelerini kullanmadılar, bilakis o duygulara uygun olacak şekilde iradelerini kullandılar. Bu tercihlerinden dolayı onlar da teşekküre layıktırlar.”

Yine aynı konuyla ilgili olarak şu ayet de benzer mesajları vurguluyor:

وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَـٰنًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ ٱلْكِبَرَ أَحَدُهُمَآ أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا  

“Rabbin Kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anne-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme; onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle” (İsra 17/23) Görüldüğü gibi ayette yine yalnız Allah’a ibadet etmek gerektiğinin altı çiziliyor. Peşinden anne-babaya iyi davranmak gerektiği belirtiliyor. Ardından da onların yaşlanmaları halinde, eğer onlar yanına gelirlerse onlarla ilişkilerinde asla bıkkınlık gösterme, muhtaç hale düştüklerinde eğer onlar senin yanına gelmeyi reddederlerse, sana düşen bir vazife yok, sen her zaman, her halükarda onlarla çeşitli biçimlerde irtibatta ol, onları itham etme, güzel, ikramlı sözler söyle, diyor.

İnsanda en zayıf nokta anne-babanın fedakarlığı karşısında hissettiği minnet duygusunun tevhid’e ters düşecek şekilde, esbaba değer verme şekline dönüşmesi ihtimalidir. Bu ihtimal, insanların pratiğine baktığımız zaman hiç de azımsanacak bir ihtimal olarak görünmüyor. Bunun önüne geçmek için Kur’an latif bir şekilde, mucizevî ifadesiyle, “Anne-babanı sev, onlara hürmet et, onlara kırıcı davranma, onlara yardımcı ol, diye bir duygu verdiysek, bu seni esbap perestliğe dönüştürmesin, Allah’a bir tür şirk koşmaya sevk etmesin” diyor ve tevhidî, güzel bir eğitim veriliyor.

“Ben şuna dikkat ediyorum: Allah’a ibadetten hemen sonra ebeveyne itaat etmek şartı gelir seklinde ilgili ayetleri anlamak, Tevrat’ı anlayanların anlaması gibidir diyorum. Tevrat’ı böyle yorumlarlar. Fakat bakıyorum, Kur’an’da neden istisnasız bir şekilde Allah’a ibadet, Ona şirk koşmamak, şükrü Ona has kılmak bahsinden hemen sonra anne-babaya ihsan ile muamele yan yana geliyor? Allah’a ibadet, tevhidin pratiğe dönüştürülmesi ise, tevhid’in hemen arkasından Risalet ve/veya Kur’an gelmeli değil mi? Veya ahirete iman gelir Kur’an’da. Fakat ebeveynle ilgili ayetlerde hep tevhid vurgulanıyor ve arkasından ebeveyne ihsanda bulunmak gerektiği belirtiliyor? Bu durum klasik anlayışı aşmak gerektiği fikrine götürüyor beni. Çünkü Kur’an’ı klasik anlayışa göre değil “temel mesajları”na göre okumak gerekiyor.

“Kanaatim şudur: İnsanda en zayıf nokta anne-babanın fedakarlığı karşısında hissettiği minnet duygusunun tevhid’e ters düşecek şekilde, esbaba değer verme şekline dönüşmesi ihtimalidir. Bu ihtimal, insanların pratiğine baktığımız zaman hiç de azımsanacak bir ihtimal olarak görünmüyor. Bunun önüne geçmek için Kur’an latif bir şekilde, mucizevî ifadesiyle, “Anne-babanı sev, onlara hürmet et, onlara kırıcı davranma, onlara yardımcı ol, diye bir duygu verdiysek, bu seni esbap perestliğe dönüştürmesin, Allah’a bir tür şirk koşmaya sevk etmesin” diyor ve tevhidî, güzel bir eğitim veriliyor.”

Çocuk-ebeveyn ilişkisine dair söz konusu Ha-mim müzakerecisinin paylaştığı bu mesaj bana klasik tefsir usulünde zikrolunan bir prensibi hatırlattı: “Kur’an’ı önce Kur’an ile anlamak ya da yorumlamak!” Fakat bu prensip çoğunlukla anlaşıldığı üzere bir ayette muhtasar olarak geçen bir konu, başka bir ayette tafsil ediliyorsa onu dikkate almakla sınırlı değil. Aynı zamanda, belki öncelikli olarak ayetleri Kur’an’ın temel mesajları ile anlamak, açıklamak ve yorumlamak! Allah razı olsun.

Yazar hakkında

İlyas Üzüm

Dünyalıyım. Güneş Sistemi sokağında oturuyorum. Yaşadığım Samanyolu galaksisi şehrini bile gezemedim. Yolda mıyım, emin değilim ama "yolda olmak, yolcu olmak" istiyorum; zaman ve varlığın sonsuz yolculuğunda.

Yorum yazın