Çocukların ders kitabında üretim-tüketim başlığı vardı. Tüketim genel olarak bir ihtiyacımızı satın almak ve onu kullanmak; üretim de bir eşyanın satın aldığımız hale gelinceye kadarki geçirdiği aşamalar olarak anlatılıyor. Öğretmen böyle bir konuyu anlatırken arada israf ile alakalı bir hadis de zikretse konu İslamileşmiş olur mu? Eğer herhangi bir şeyin üretimini “Müslüman” biri yapıyorsa o üretim İslami mi olur? Ya da diyelim eğer tesbih satın alıyorsam İslami bir tüketim mi yapmış olurum?
İnsan gerçekten boş durmayı sevmiyor. Üretken olmak istiyor, evet bu kesinlikle doğru. Ben ne üretsem acaba? Ne üretsem daha İslami olur? Güzel bir yemek mi yapsam? Yok, yok, mideye hizmet etmeye gerek yok; bir elbise diksem, peygamber mesleği ne de olsa, ama dikiş konusunda da hiç eğitimim yok ki… Şarkı bestelesem, yeteneğim yok, zaten belki dünyevi olur bu. Tesettürlü kıyafetler üreten bir firma kursam daha mı sevaplı olur? Bu da çok meşakkatli iş yahu, hem sermaye lazım. En iyisi bir kitap mı yazsam? Ya daaa, ya da önce bir Kuran tefsiri olan Risale-i Nur a mı kulak versem? Fıtri/İslami üretim nasıl bir şeymiş, üretim ne demekmiş önce onu mu öğrensem?
“Dünya bir destgâh ve bir mezraadır. Ahiret pazarına münâsib olan mahsulâtı yetiştirir.” (24. Mektup)
Dünya bir tezgâhmış, bir üretim yeriymiş meğer. İyi de nerde fabrika çarkları? Hangi cihazlarla hangi maddeleri işleyeceğim? Nasıl bir ürün elde edeceğim?
Dünyada öyle bir fabrika kurulmuş ki girdiler fani, çıktılar ise bekaya mazhar olmaya aday. Öyle bir sistem kurulmuş ki oturduğum yerden bile üretim yapabiliyorum. Fabrikanın ölçü aletleri, çarkları hepsi benim üzerimde; elim, dilim, gözüm, aklım, duygularım, hayalim vs. Mesela oturduğum yerde bir portakal görüyorum, ona dokunuyorum, onu kokluyorum, onu tadıyorum, bir portakalın içinde koca kâinatın saklı olduğunu fark ediyorum; maddeden mana âlemine dair bir mahsul alıyorum.
Hem bu öyle bir üretim ki belli birkaç hammaddeye bağlı kalmam gerekmiyor. Kendi fıtratım, yeteneklerim, imkânlarım neye elveriyorsa oradan devam edebilirim. “Ben şu alanda uğraştım da ürün alamadım, Bâki olana bir işaret bulamadım” diyebileceğim bir alan yok.
Mü’min için tüketim diye bir kavram var mıdır peki? “Mü’min”in dünyasında tüketim diye bir kavram olmaz diye düşünüyorum. Bir kalemi kullanırken tüketmez, kalem vasıtasıyla Alîm ve Hakîm olanla irtibata geçer, fani olandan baki bir mana devşirir; zahiren tüketirken aslında üretir. Evet, belki kendi kabiliyetlerini tüketme potansiyeli vardır insanoğlunun. Faniden faniye gidiyorsam, en kârlı üretim fabrikasını da kursam tüketiyorum, kendimi tüketiyorum.