Ders Notları

“Cehennem Kapıları Kapalıdır” ya da İnkar Etmenin Zorluğu

“Cehennem Kapıları Kapalıdır” ya da İnkar Etmenin Zorluğu | Ha-Mim

İman etmek mi daha kolaydır yoksa inkar etmek mi? Ya da -iman ve inkarın sonuçları bakımından ifade etmek gerekirse-, cennete gitmek mi daha kolaydır yoksa cehenneme gitmek mi? Veya ilahî mükafata ulaşmanın yolları mı daha açıktır yoksa azabı hak etmenin yolları mı? Bu soruların cevabıyla ilgili olarak mantıken; a) iman yolu daha kolaydır, b) küfür yolu daha kolaydır, c) her ikisi de kolaylık bakımından birbirine denktir, olmak üzere üçlü bir seçenek olduğu aşikardır. Bu seçeneklerden doğru olanın tespiti, iman ve küfürden hangisinin insan fıtratına daha uygun olduğunu belirlemek suretiyle mümkündür. Kimilerine göre insanda bir “iman geninin bulunduğu” ile ilgili iddia bir tarafa, içinde yaşadığımız varlık alemini yok iken var eden bir Yaratıcısının bulunmasının insan aklına ve muhakemesine uygun gelmesi bu üç şıktan doğru olan hakkında bir fikit veriyor. Bizim burada amacımız konuyu tartışmak değil, bir video kaydında, bir ayetin tefsiri sırasında konuyla ilgili olarak ortaya konulan tefekküre işaret etmek.

Ha-mim sitesinde yüklü olan bu video, 04. 07. 2023 tarihli ders kaydı olup (link) Zümer suresinin 71-72. ayetlerinin tefsiri niteliğinde. İlgili ayetlerin meali şöyle: “İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Onlar da, “Evet geldi. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir”, derler. Onlara şöyle denir: “İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”

Dersin başında cehennem ehlinin zümreler halinde yani grup grup cehenneme sevk edilmesine dikkat çekilerek özetle şu dile getiriliyor: “Ayette geçen ‘zümre’ tabiri cehenneme giden insanların fert olarak değil de grup olarak gideceklerini ifade ediyor. Bu bana önemli görünüyor. Devam eden ayette (39: 73) müttakilerin de cennete aynı şekilde gruplar (zümer) halinde sevk edileceği ifade olunuyor. Demek ki şimdiden kimliğimizi, grubumuzu iyi belirlememiz gerekiyor. Bunda da samimi olmamız lazım. ‘Şu grup iyidir’ sonucuna ulaşmam yetmiyor. Eğer o grubun değerlerini onaylıyorsam kendimi o değerlere göre tanzim etmem gerekiyor.”

Daha sonra şu hususlar paylaşılıyor: “Ayet, cehennem ehli cehenneme vardıklarında, cehennem kapılarının açılacağını haber veriyor. Burada Kur’an’ın bir inceliğine dikkat çekmek istiyorum. Ayet, cehennemlikler cehenneme vardıklarında ‘hattâ izâ câûhâ fütihat ebvâbühâ: cehenneme geldiklerinde kapıları açılır’ diyor. Müttekilerin cennete sevki ile ilgili olarak da “hattâ izâ câûhâ ve fütihat ebvâbühâ: onlar cennete geldiklerinde ve cennetin kapıları açıldığında’ deniliyor. İkinci ayette birinci ayetten farklı olarak ‘ve’ kelimesi ile cennetin kapılarının zaten açık olduğuna işaret ediliyor. Bu tespit bana ait değil, birçok müfessir dil kurallarından hareketle buna dikkat çekmişlerdir. Ayrıca cennet kapılarını tasvir eden Sâd suresinin 50. ayeti de ‘cennâtü adnin müfettehaten lehümü’l-ebvâb: kapıları kendilerine ardına kadar açık olan Adn cennetleri’ ifadesi cennetin kapılarının tamamen açık olduğunu ifade etmektedir. Peki bu ne demektir?”

Demek ki cehennemin kapıları kapalıdır. Cehenneme gitmeyi teşvik edici hiçbir şey yoktur. İnkar yolunu haklı gösterecek hiçbir delil yoktur. Yani ancak zorlanarak, gerçekler göz ardı edilerek inkar edilebilir ve sonuçta cehennem hak edilir. Neden? Delili yok. Hiçbir delili yok. Kainatta hiçbir yaratık bulamayız ki, öyle yaratılmış, öyle var olmuş ki, sanki bir yaratıcısı yok. Kendisi kendisini yapmış veya doğal olarak oluşmuş veya maksatsız, amaçsız, rastgele vücuda gelmiş. Hiçbir istisna yok ki bizi şüpheye düşürsün. Her özelliği ile ‘benim bir Yaratıcım var, beni bu halimle ancak kainatın tümünü yaratan kimse O yaratmıştır’ dememiş olsun. Böylesi bir yaratılış inkara yol açan hiçbir delile imkan vermez.

“Demek ki cehennemin kapıları kapalıdır. Cehenneme gitmeyi teşvik edici hiçbir şey yoktur. İnkar yolunu haklı gösterecek hiçbir delil yoktur. Yani ancak zorlanarak, gerçekler göz ardı edilerek inkar edilebilir ve sonuçta cehennem hak edilir. Neden? Delili yok. Hiçbir delili yok. Kainatta hiçbir yaratık bulamayız ki, öyle yaratılmış, öyle var olmuş ki, sanki bir yaratıcısı yok. Kendisi kendisini yapmış veya doğal olarak oluşmuş veya maksatsız, amaçsız, rastgele vücuda gelmiş. Hiçbir istisna yok ki bizi şüpheye düşürsün. Her özelliği ile ‘benim bir Yaratıcım var, beni bu halimle ancak kainatın tümünü yaratan kimse O yaratmıştır’ dememiş olsun. Böylesi bir yaratılış inkara yol açan hiçbir delile imkan vermez. Yani inkar yolu kapalı. Fakat insanlar zorlayarak o kapıyı açıyorlar. ‘Efendim, niye kendi kendine gelişmemiş olsun, niye milyar yıl önce vücut bulmuş olmasın, görmüyor muyuz adaptasyon var, çevreye uyum var’ diyorlar. Evet, çevreye uyuyor ama bir düzen içinde uyuyor. Maddenin tercih etme özelliği yok ki uysun. Ama bu düzeni kuran bir tercih içinde yapıyor. Kainatın tümünü bilerek, her varlığa bir mevki, bir pozisyon, bir maksat biçiliyor, ona göre yapılıyor. Onun için biz insanların elinde hiçbir mazeret yok ki inkar yolunu seçelim, dolayısıyla onun karşılığı olarak cehennemde cezalandıralım.”

Ders şöyle devam ediyor: “İnsan fıtratında yalan söylemek, hırsızlık yapmak, başkasının hukukuna zarar vermek yok. İnsan bilir bunu, ‘şu güzeldir, şu çirkindir’ der. Mesela bir insanın gönlünü kıran bir söz söylediğinde onun doğru bir şey olmadığını anlarsın. Yaratılışımızda bu özelliğimiz var bizim. Kur’an yaratılışımızdaki özelliğimiz doğrultusunda rehberlik yapar. Benim Yaratıcım bana verdiği duygulara uygun olarak beni yönlendirir, bana hatırlatmada bulunur. Kur’an bir ‘hatırlatma kitabı’dır. Bende olanı bana hatırlatır. ‘Sana yalan söylemeye karşı olumsuz bir duygu verdim, o halde yalan söyleme’ der, beni yaratırken bana verdiği özelliği bana bildirir. Ama insan çıkar kaygısıyla veya toplumun gidişatına uyarak irade-i cüz’iyesini yanlış şekilde kullanabilir, şartlanmalara girebilir. Kur’an bu şartlanmaların önüne geçer, bizi uyarır, ‘sende bu var, kendini iyi tanı’ der.”

“Mesela ben bir insanı mutlu etmeyi seviyorum. Böyle bir özelliğe sahibim. Eğer Kur’an bana aksini söylese, ‘insanları mutlu etme’ dese cehennemin kapıları açık demektir. Niye? Böyle bir emir benim yaratılışımla çelişiyor’ der, Kur’an’ı reddederim. Çünkü benim yaratılışımda insanlara iyilik etmek, insanları mutlu etmek diye bir özellik var, bana böyle bir program uygulanmış. Kur’an bu programa uygun emirler veriyorsa cehennem kapalıdır. Yani insanı cehenneme götürecek, inkara imkan verecek hiçbir delil yoktur. Onun için cehennem kapıları kapalıdır, fakat bazı insanlar zorluyorlar. Bu yüzden Kur’an birçok ayette Allah’ın insanlara asla zulmetmediğini fakat insanların kendilerine zulmettiğini söyler. Şu ayette olduğu gibi: ‘Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler’ (Yunus 10/44)”.

Ben dersin bu bölümlerini dinleyip küfür ya da inkar yolunun daha zor olduğunu düşündüğümde Risalelerdeki şu parçayı hatırladım: “Arkadaş! Küfür yolunda yürümek, buzlar üzerinde yürümekten daha zahmetli ve daha tehlikelidir. İman yolu ise suda, havada, ziyada yürümek ve yüzmek gibi pek kolay ve zahmetsizdir…” (Mesnevi Nuriye, İstanbul 2020, s. 67)

Dersin devam eden bölümlerinde söz konusu ayetlerle ilgili başka önemli hakikatler paylaşılıyor. Allah razı olsun.

Yazar hakkında

İlyas Üzüm

Dünyalıyım. Güneş Sistemi sokağında oturuyorum. Yaşadığım Samanyolu galaksisi şehrini bile gezemedim. Yolda mıyım, emin değilim ama "yolda olmak, yolcu olmak" istiyorum; zaman ve varlığın sonsuz yolculuğunda.

Yorum yazın