Risale-i Nur Okumaları Usûle Dair

Kur’an- Kerim’deki Temsillerin Üslubunu Anlama (Muhakemat Ders Notları – 3)

Kur’an- Kerim’deki Temsillerin Üslubunu Anlama (Muhakemat Ders Notları - 3) | Ha-Mim

Manaların surete girmesi

“İstiare-i temsiliyenin parçaları telâhuk ettiklerinden tenevvür ve teşerrüb ve teşekkül eden üslûp, kelâmın kalıbı olduğu gibi, cemalin mâdeni ve hulel-i fâhirenin destgâhıdır”

Temsili istiarenin parçalarının birbirlerine kaynaşmalarından nurlanan, ışığını ondan alan üslup kelamın kalıbı, dış görünüşü olur. Güzelliğin kaynağı ve kendisiyle övünülen elbisenin tezgahıdır. Yani okuduğumuz ayetlerdeki tezgahlarda bir elbise dokunur ve bizim de “Bu elbisenin içerisinde ne var, bu elbise neye delalet ediyor, bana neyi anlatıyor, bu elbisenin incelikleri nedir?” dememiz gerekir. O üslubu dokuyanın maksatlarına dikkat etmeliyiz.

“Güya aklın borazanı denilmeye şâyân olan irade, ses etmekle, kalbin karanlık köşelerinde yatan manalar çıplak, yalın ayak, baş açık olarak çıktıklarından, mahall-i suver olan hayale girerler. O hazinetü’l-hayalde buldukları sureti giyerler. En ekall bir yazmayı sarar. Veya bir pabucu giyer. Lâakal bir nişanla çıkar. Hiç olmazsa bir düğmeyle veya bir kelimeyle, kendinin nerede terbiye olduğunu gösterir.”

İnsanın kalbinin karanlık köşelerinde yatan manalar yani insanın iç dünyasındaki manalar önce açık olarak, yalınayak, başı açık olarak çıkarlar sonra mahal olan hayale girerler. Önce akla, sonra kalpteki akla bir konu gelir, sonra o konu kalbin karanlık köşelerinde bir mana kazanır ve o mana bir suret giymek için hayale girer. Hazinetü’l-hayalde buldukları sureti giyerler yani manalar hangi sureti buldularsa o suretin içine girerler dolayısıyla o sureti giyerler. En azından mükemmel bir elbisenin içine girmese de yazma gibi bir eşarbı başına sarar, şöyle bir şekil alır.

İnsanın aklından geçirdiği, kalbinde değerlendirip hayaline getirdiği ve hayalinde suret giydirdiği bir cümle hiçbir zaman nişansız, işaretsiz değildir. Yani bir temsil çıkmak zorundadır. O mana bir şeye benzetilerek insandan insana aktarılabilir, en azından bir nişanla çıkabilir. Bir suret giydirilecektir ama bu suret içinde taşıdığı manaya bir nişan, işaret olabilir. Hiç olmazsa bir düğmeyle veya bir kelimeyle, kendinin nerede terbiye olduğunu gösterir. Yani en azından bir kelime o cümlenin içerisinde verilmek istenen manaya işaret olur.

“Eğer bir kelâmın – fakat tabiattan çıkmış bir kelâmın – üslûbunda im’ân-ı nazar edersen, kendi san’atı içinde işleyen mütekellimi o âyine-misal üslûbun içinde göreceksin.”

İnsan fıtratına uygun şekilde ifade edilmiş bir kelamın üslubunu derinlemesine incelersek, nazarımızı onun üslubuna yoğunlaştırırsak, nasıl bir üslup takip ettiğini gözlemlersek, kalbin karanlık köşelerindeki gizli olan manayı anlamamıza yardım edecek bir nişan bulabiliriz. Üslubunda im’an-ı nazar edersen yani tabi olarak ortaya çıkmış bir ifadenin (kelamın) üslubuna dikkat edersen, kendine has bir sanatı olan mütekellimi o ayna misal üslubu içinde göreceksin. Bir cümle okuduğumuzda veya duyduğumuzda, söyleyeni tanımak için, o cümlenin üslubuna dikkat ederiz. O üslup aynasının içinde mütekellimi buluruz. Mesela bir kişi gelip kalın ve sert bir sesle “Selamun Aleykum” der, bu söyleyiş tarzı onun kişiliğini ortaya koymakta yeterlidir. Diğer bir kişi ince bir ses tonuyla ve uzatarak selam verir, bu söyleyişi de onun kimliğini yansıtır. Başka bir kişi de normal bir tonda “Esselamu aleykum ve rahmetullah” der, bu da o kişinin kimliğini yansıtır. O kelimeyi söyleyen insanların iç dünyalarına girip, ne olduğunu anlayamazsınız ama üslubuna dikkat ederseniz anlarsınız. Öyle uzun uzun psikolojik tahlillere, analizlere girmeye hiç gerek yoktur. İnsanın gerek cümlelerindeki üsluplar gerekse davranışlarındaki üsluplar o kişinin (mütekellimin-konuşanın) kendisine ait özelliklerini ortaya koyar.

Not. Fatma Özten tarafından hazırlanmıştır.

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın

3 Yorum

  • (Yani okuduğumuz ayetlerdeki tezgahlarda bir
    elbise dokunur ve bizim de “Bu elbisenin içerisinde ne var, bu elbise neye
    delalet ediyor, bana neyi anlatıyor, bu elbisenin incelikleri nedir?” demememiz
    gerekir. O üslubu dokuyanın maksatlarına dikkat etmeliyiz.)

     

    Birinci paragrafın son cümlesinde altı
    çizilen kelimenin olumlu hali (yani dememiz) yazılmalı değil mi?

    Ben mi yanlış anlıyorum?