Ömer –
Enbiyâ, 21:105-106 Ve gerçek şu ki, [insanı] uyarıp öğüt verdikten sonra hikmetlerle dolu bütün ilahî kitaplarda yeryüzüne salih kullarımın varis olacağını kaydettik; Şüphesiz, bunda [gerçekten] Allah’a kulluk eden kimseler için bir mesaj vardır.
Yukarıdaki ayet genelde dünyayı salih kulların yöneteceği şeklinde anlaşılıyor. Oysa ayeti sadece arz varis olunuyor değil, arza varis olunuyor şeklinde de okuyabiliriz.
Arz bir şeyi miras bırakmak için yaratılmıştır: Sonsuz Cenneti... İşte o salih kullar, o mirasa varis olurlar. Aslında o veraset her an gerçekleşir, her an öldüğünde: Ya kaybolur gider, ya da sonsuzluğa açılan bir hazine bırakır.
Mehmet Ali – Yahudiler, Allah bizi seçti, ve bize İsrail’i söz verdi diye yüzyıllardır orayı (arzda olan coğrafi bir bölge) ele geçirmeye çalışıyorlar — semavi bir mesajı arzi anlama indirgemenin dramatik ve trajik sonu…
Bizdeki müslümanlar da, senin bu yukarıda bahsettiğin ayeti ihtimal şöyle okuyorlar: “Demek ki arzı biz yönetecekmişiz, o zaman yönetimi ele geçirmemiz lazım” deyip aynı hataya düşüyorlar. Hâlbuki arzı (âlem-i şehadeti) salih olan yani iman etmiş olanlar miras alırlar yani o arzın üzerindeki anlamları ancak onlar okuyabilirler. Salih amel ve salih kul tanımlarını doğru (Kur’anî) bir anlam arka fonuna oturtamayınca işte böyle gariplikler ortaya çıkıyor…
Allah bizi Kur’an’ın gerçek mesajını anlayabilenlerden eylesin. Bize bu yönde bir anlama çalışması yaptırttığın için teşekkürler Ömer… Küçük bir fark gibi gelebilir bu kelimeler arasındaki anlamlar ama aslında tamamiyle farklı paradigmaların söylemlerinde kullanılıyorlar ve onlardan birisi şu tarafa giderken diğeri tamamiyle farklı bir istikamete gidiyor. Sırat-ı müstakimi tutturmak ancak üzerimizdeki “pisliklerden” (kültürel alışkanlıklardan) kurtulduktan sonra mümkün oluyor– temizlenmedikçe Kur’an’a dokunamazsınız ayetinde dendiği gibi… İşte bakın, Kur’an’ın anlamına dokunamıyoruz… Bize, Kur’an’ın bu anlamına yaklaştırma eğitimi verenlerden Allah razı olsun…
Ali – Konu çok önemli.
Yani, arz (yeryüzü), gayb âleminin izlerini, delillerini -üzerinde yaratılan milyarlarca canlı varlıklar ile şahitlik yaptığı hakikate ait delileri- taşır (yeryüzünün bırakacağı miras bu deliller olmalıdır. Yoksa bu yeryüzüne kim mirasçı oluyor ki, hepimiz ölüp onu geride bırakıyoruz, değil mi?) Yeryüzü öldükten sonra -ya bizim için dünkü yeryüzü bugün ölmüştür veya yerine ebedi alem yaratılmak üzere bu yeryüzü tamamen yıkıldıktan sonra- geriye bıraktığı ebedi alemin, gayb aleminin delillerini bize miras bırakıp gidiyor, her devir, her yıl, her gün, her an.
Kim bu “delilleri” kullanırsa, yeryüzünün bıraktığı “mirasa” onlar varis olurlar. Yani, bu gayb âlemine dair delillerinden faydalananlar, bu yeryüzü, ahirete, ebedi âleme intikal edeceğinden (İbrahim Suresi, 14: 48), ebedi âleme intikal edecek olan yönüne, yani yeryüzünün bıraktığı mirasa “varis” olmuş olurlar.
Enbiya Suresi’nin 106. ayetinde de zaten “aabidin” (ibadet edenler, ubudiyet bilinciyle yaşayanlar) için bu haberde “beliğ” mesajlar vardır” haberi, meselenin özünde “aabid” olmanın yattığını, yani “krallık”, “yönetimi ele geçirmek” gibi anlamıyla hiçbir ilgisinin olmadığını, bilakis, yeryüzünde yarattıkları ile Kendisini tanıtan Rabbi tanıyıp ancak O’nun Hâkimiyetini anlayan ve O’nun Hâkimiyetine teslim olanların kastedildiğini vurguluyor.
Diğer tefsirlerde de, müfessirler bu ayetteki mesajın benzerinin hem Tevrat’ta ve hem de İncil’de tekrar tekrar geçtiğini (yeryüzüne salihler varis olacaklar diye) söylüyorlar ve bu varis olmak, yönetimi ele geçirmekten ibaret olmaması gerek diye de bazıları şüphelerini ifade ediyorlar. Fakat meseleyi Ömer kardeşimizin vurguladığı noktaya getirememişler (bir tanesi hariç, birazcık temas etmiş, elhamdülillah) ve geçiştirmişler.
Risale-i Nurların temel prensiplerini bu ayetin anlaşılmasında uygulayınca ulaştığımız bu sonuç, benim için gayet tatminkâr ve Kur’an’ın ana mesajına muvafık göründü. Konuyu gündeme getiren ve dikkatimizi çeken Ömer kardeşimizden Allah razı olsun.
Usulün ne kadar can alıcı bir mesele olduğunu görüyoruz bu örnekte.
Said – Allah razı olsun. Gözüm gönlüm açıldı hakikaten.
“Ve (bunun içindir ki, ey Peygamber!) Biz seni yalnızca, bütün âlemlere rahmetimiz(in bir işareti) olarak gönderdik.” Bu da 107. ayetin meali.
Önce varlık âleminin insanoğluna hangi mirası bıraktığı ders veriliyor. Sonra aabid olabilme durumu bu mirasla ilişkilendiriliyor ve sonra da, 107. ayette “Ve (bunun içindir ki, ey Peygamber!) Biz seni yalnızca, bütün âlemlere rahmetimiz(in bir işareti) olarak gönderdik.” diyor Rabbimiz.
İlhan – Bu ayeti ve yazdıklarını düşünürken namazda aklıma şu geldi. Ben ne kadar arza varis olmayı anlamış isem namazda ettahiyyatu lillahi1“Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri tesbihat-ı hayatiye ve Sânilerine takdim ettikleri fıtrî hediyeler, ey Rabbim, Sana mahsustur. Ben dahi bütün onları tasavvurumla ve imanımla Sana takdim ediyorum.” 6. Şuâ demem de o kadar çok anlam kazanıyor.