Usûle Dair Ders Notları Kainat ve İnsan Kur'an Okumaları

Hz. Musa (as) Kıssasında Kendimi Buldum-1

Hz. Musa (as) Kıssasında Kendimi Buldum-1 | Ha-Mim

Kendilerine peygamber gönderilip onları yalanlayan ve Allah tarafından helak edilen toplumların hikayeleri daha çok okunur. İlginçtir ki Kur’an’da Allah’a inanmadıkları için helak edilen insanlardan hiç bahsedilmiyor. Hikayelerin bu kısımlarında ise peygamberi yalanlamak, onların mesajı yaymalarını engellemek ve toplumdan uzaklaştırmak gibi tavırları takılanlara hitap edilir ve genel halka dair bir şey söylenmez. 

Yaratıcıya inanma duygusu, insanın yaratılışında kodlanmıştır. Allah’ı inkâr etmek iyi bir tercih olmadığı gibi insan aklı ve duyguları için hazmedilmesi kolay da değildir. Normal olduğundan da bahsedilemez. Ancak insan; yaratılışına, ruhuna ve duygularına göre bir Yaratıcıya inanmayı veya inanmamayı tercih edebilir. 

Bir kişinin kendindeki potansiyeli kullanıp Allah’a karşı sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için o kişiye Yaratıcıları tarafından yaratılış amacının haber verilmesi gerekir. Bu amaçla ‘beklenen’ peygamberler gönderilmiştir. Beklenen dedim çünkü peygamber beklenilmesi gereken yegâne kişi olmalıdır. Peygamberlerin gönderilmesiyle insanın sorumluluğu başlar. Ayrıca peygamber gönderilmeyen birisi bu sorumluluktan mesul değildir. Vücudunu tıpkı bir hayvanınki gibi kullanır. Nedenini bilmeden sadece uygular. Fakat unutmamak lazımdır ki, insanın özüne yerleştirilmiş insani duyguların gereklerini yerine getirmek ve onları saptırmamak da bu kişilerin sorumluluğunu oluşturur. 

Peygamber varlığı kullanma metodunu bize öğretendir. Tabi ki peygamber olduğunu iddia etmese de varlığa yaklaşım tezi ortaya atan pek çok kişi var. Bunların en başında seküler eğitimin içine gizlenmiş Natüralizm, Materyalizm anlayışı/dini yer alıyor. Bu düşünce, evren cinsinden olmayan herhangi bir Yaratıcının olmasına müsaade etmeyen bir peşin yargı ile karşımıza çıkıyor. Varlığın sadece maddeden ibaret olduğunu savunup duygularımızı inkâr ediyor. Bizi sadece maddeye hapsetmekle beraber bu metodla evrene bakıldığında uçaklar, trenler, teknolojik aletler gibi maddi hayatımızı kolaylaştıran şeyler yapılabildiğini söylüyor. Bu şekilde de evreni inceleme metodunun çalıştığını iddia ederek doğru bir düşünce olduğunu savunuyor. Bir şey çalışıyorsa bu onun hakkında yapılan yorumların doğru olduğu anlamına gelmemelidir. Belki bozuk yorumluyordur! 

Şartlanmadan evreni incelemeliyiz. Sorularımızın cevabını bulmaya aklımızı ve duygularımızı açık tutmalıyız. Bunlar kendiliğinden var olabilirler mi? Varlık maksatları ne olmalıdır? Peygamberlerin derdi, evrenin yaratılışındaki kuralları araştırarak onlardan yararlanmak ile ilgili değildir, olmamalıdır. Onların kendi kendilerine veya rastlantı eseri nedenlerle gelişip oluştukları doğrultusunda yapılan yorumlarla ilgilidir. Yapılan araştırmalar ile, evrenin yaratılışında takip edilen kuralların şimdiye kadar bilinmeyenlerini laboratuvar ortamında keşfetmek gayet insani bir görevdir. Peygamber mesajları bu görevi evreni yorumlayanların, “Evrenin kendi kendine oluştuğu, cansız, bilinçsiz maddenin kendisine hayat kazandırdığı, bu hayat ile tercih yapıp kendi varlığını devam ettirme mücadelesine girecek bir bilince sahip olduğu ve rastlantılar sonucu evrimleştiği” iddialarını ileri sürenleri reddederler. Böyle delilsiz yorumlamaların insan aklının düşünce ve çıkarımda bulunma kabiliyeti ile çeliştiğini bildirmek içindir bütün bu reddedişler. Yaratılışın mutlaka bilinçli bir iradenin tercihiyle gerçekleştiğini, koşullanmamış her insan aklı anlar ve onaylar diye insanları düşünmeye davet ederler. 

Pazarlama ve tüketimin arttığı bu dönemlerde hepimiz biliyoruz ki bir ürün satın aldığımızda bu ürün kullanma kılavuzuyla beraber gelmelidir. Yoksa gelen ürünü nasıl ve ne amaçla kullanacağımızı bilemeyiz. Mesela elimizde bir bulaşık makinesi var ancak kullanma kılavuzu elimizde yok. Daha önceden de çevremizden hiç böyle bir alete sahip olan biri yok. Bu sebeple biz de bulaşık makinesinin bulaşıkları yıkama amacıyla yapıldığını bilmiyoruz. Ama rafları çok sağlam görünüyor ve aynı zamanda 2 katlı güzel çekmeceleri ve bölmeleri var. O zaman bulaşıkları yıkayıp buraya dizebilme imkânımız var, diye düşünebiliriz. Fabrikayla iletişim kurmadan bize mantıklı gelen bu düşünce ilk bakışta gayet kullanışlı ve “yararlı” olarak görünüyor. Bulaşıkları kendimiz yıkayıp makineyi raf ve çekmece niyetine kullanıyoruz. Bu vesileyle evin içi derli toplu duruyor vs. Yani “işe yarıyor.” Ancak fabrikadan bir “görevli” (peygamber) gelip bana ürünün kullanma kılavuzunu (vahiy) verse bulaşık makinesinin temiz tabak çanak koymak için değil zaten kirli olan bulaşıkları yıkamak için bir alet olduğunu öğrenirim ve uygulayarak ondan faydalanabilirim. 

Aynı bunun gibi evrenle muhatap olurken çalıştığını iddia ettiğimiz metotların doğruluğunu nereden biliyoruz? Bu evrenin Yaratıcısı olmadığımıza göre evrenin kullanma kılavuzunu yaratılmışların daha iyi yazabileceğini nasıl düşünürüz? 

Hz. Musa (as) Kıssasında Kendimi Buldum-1 | Ha-Mim

Burada dikkat etmemiz gereken önemli nokta şudur: Peygamberler bana bu evrenin yaratılış amacını, makinenin hangi amaca ulaşmak için kullanılması gerektiğini açıklar. Yaratılış düzeninin hangi maksada yöneltilmesi gereğini öğretir. Yani, bulaşık makinasının kullanımında takınacağım tavrı, kullanım amacını, makinenin hazırlanışındaki maksadı ve onu benim faydalanacağım şekilde kullanma imkanını verdiğini bilerek onu benim hizmetime kasıtlı olarak hazırlayan Bilinçli Yaratıcıyı tanıyıp, O’na teşekkür etmemin insani görevim olduğunu bildirir. 

Değilse, bulaşık makinasının nasıl yapılacağını ve yaptıktan sonra da bu aletin nasıl kullanılacağının açıklamasını Yaratıcıdan beklemek bizim tembelliğimize bir bahanedir. Yaratıcı, evrendeki yaratılan düzene uyarak yapmayı irade ettiğimiz her ne varsa yaratmayı garanti etmiştir. Burada makineyi insanların yarattığını söylemiyoruz. Lakin bulaşık makinesinin yaratılması için insanın evrendeki düzene uyarak bulaşık makinesini yapmayı irade etmesi/istemesi gerekir. Zaten Yaratıcının rehberliğine olan ihtiyacımızın farkı buradadır. Her gelen kuşak maddenin yaratılma aşamalarını daha ayrıntılı görme imkanına sahip oluyor. Bu vesileyle de yeni aletler yapılıyor. Peygamberlerle gönderilen mesajlar, gözlemlediğimiz olaylardaki o düzenin Yaratıcısının sonsuz ilim ve irade ile bu düzeni yaratıyor olduğunu anlamamızı, O’nu tanıma aracı yapmamızı tavsiye ediyor.

Dünyada herkes peygamber olduğunu iddia edebilir. Bu noktada peygamber olduğunu söyleyen kişinin ‘mesaj olarak getirdim’ dediği şeye dikkatli yaklaşılmalıdır. Bu kişinin evrenin Yaratıcısı tarafından gönderildiğine dair herhangi bir işaret olup olmadığına bakılmalıdır. Ayrıca getirdiği mesaj insanın duygularına, beklentilerine ve akli muhakemelerine uygun olmalıdır. Hiçbir şey insanın yaratılışındaki amaca aykırı olmamalı, evrende gözlemlediğimiz delillerle uyumlu olmalıdır. 

Mesajı inceleyip araştırdıktan sonra karar vermeliyim. İkna olursam mesajda söylenenleri görmem ve hayatıma uygulamam gerekiyor. Yani, peygamberlik mesajının öğretilerine ve peygamberin örnek yaşamına göre hayatımı değerlendirmekle yükümlüyüm. Sorumluluk deyince korkmayalım. Onlar hayatımın mutlu ve huzurlu şekilde olması için gerekli pratiklerdir. İnsan bu şekilde mükemmelleşir.

Kur’an’ın öğretisinin pratik tarafını ve genel olarak peygamberlik öğretilerini dikkate almayabiliriz. Ama peygamberlerin de insani kapasitelerini en uygun şekilde görevlendirildikleri toplum koşulları içinde kullanmaları gerektiğini unutmamalıyız. Böylelikle, biz de onu örnek alıp şimdi kendi hayatımızın koşullarına uygulamalıyız. Kur’an’ın söylediği şeyleri pratikte uygulamam ve bunun için örnek olacak birine ihtiyacım var. Mesela kimya dersindeki formülleri anlayabilmek için bir laboratuvarda o formüller kullanılarak deneyler yapılmalıdır. Bir okulun ne kadar iyi olduğunu anlayabilmek için okulun kütüphanesinin yanında laboratuvarlarından da bahsetmek gerekir. Yani talebenin öğrendiği şeyleri pratiğe dökebileceği alanlar olmalıdır. Yoksa o okula iyi bir okul denmez. Aynı şekilde Kur’an’ın sadece teorik bilgide kalması hayatımızda çok bir şey ifade etmeyeceği gibi entelektüel bilgi birikiminden öteye gidemez. Halbuki din pratik bir meseledir. Ve şöyle bir düşünecek olursak hayatımız koca bir okula karşılık geliyor. Madde manadan ayrı olamayacağı gibi kitapta bilgiler (anlam) varsa pratik hayatta (maddi) uygulamamak okulun imkanlarını kullanmamak demektir.

Hz. Musa (as) Kıssasında Kendimi Buldum-1 | Ha-Mim

Mesela ölümü sevmiyorum ve gözlemlerimle ölümün devamında bir hayat olması gerektiğine şahit oluyorum. Bu dünyada yaratılırken kendimi ölüme hazırlayabileceğim yeteneklerle beraber yaratıldığımı fark ediyorum. Ölümden sonra yeni bir hayat verilecekse demek ki bu dünyaya geldiğimde hayatımı ahirete hazır olmak için kullanmalıyım. Bu yüzden ahirete inanmak pratik örneklere ihtiyaç duyar. Sadece inanç değil aksiyona dökersem o yaşadığım şey ‘din’ olur. 

Felsefe tarihine bakacak olursak her filozof bu evrenin ne olduğunu açıklamanın en iyi yolunun kendilerinde olduğunu iddia ediyor. Şaşırtıcıdır ki kendinden önceki filozoflarla şu veya bu şekilde çelişiyorlar. Kendinden öncekilerin hatalarını görüyor veya tamamen başka bir teori ortaya sürüyorlar. Ayrıca, felsefi ekoller, gelenekler ya da teorilerin gerçek yaşam koşullarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Sadece yaratılışın ne olduğunu anlamak için insanlara verilen teorik tavsiyelerdir. 

Felsefe, evrenin kullanım kılavuzunun Yazarı ile bağ kurmadan fikir ortaya koyma çabasıdır.

Halbuki Kur’an’da peygamber kıssalarında anlatıldığı şekliyle çok özel durumlarda bile; mesela bir suiistimal durumu olursa bir peygamber ortaya çıkar ve istismarcı dini otoritelere karşı mücadeleyi temsil eder.  Bu duruma İsa (as)’ı örnek verebiliriz. Çarpıtılmış Tevrat geleneğinin hahamlar tarafından kötüye kullanılmasına karşı Tevrat’ın gerçek halini diriltmek için mücadele etmiştir. Bazı peygamberler bu dünyada muvaffak olurken bazıları olamaz. Hz. İsa için bu dünyada yaşarken amacına tam ulaşamadı olarak görebiliriz. Hristiyanların bir kısmı onun öldürdüğünü, çarmıha gerildiğini söylese de Kuran, Allah’ın onu kurtardığını söylüyor. İsa (as)’ ın öldürülmekten Allah tarafından kurtarılması ne anlama geliyor? Onu öldürmemeleri benim pratik hayatımda neye işaret ediyor? diye sorgulamam lazım çünkü Kur’an peygamberlerin hayatlarından bahsederken benim insani duygularıma hitap ediyor ve oradan hidayet/kurtuluş veriyor. Ölmeden önceki pratik yaşam koşullarım için bana nasıl katkı sağlıyor?

Hem köle hem de sonra toplumun yöneticisi olan peygamber: Yusuf (as)

Çocuklarıyla sorun yaşayan peygamberler: Yakup (as) ve Nuh (as)

Babasıyla sorun yaşayan peygamber: İbrahim (as)

Yanlışlıkla adam öldürdüğü için yaşadığı sarayı terk edip ülkesinden kaçan peygamber: Musa (as)

Hanımlarıyla sorunları olan peygamberler: Lut ve Nuh (as)

Kocasıyla (firavun) sorunu olan eş: Asiye

Şeytanla sorunları olan ve bir defasında şeytanın tavsiyesine uyan peygamber: Âdem (as)

Ölü bir adamın hayatını kurtaran peygamber: İsa (as) 

Yetim ve çobanlık yapan ve sonunda da zamanının en önemli yönetimini kuran ve kendisinden sonra dünya tarihinde kalıcı bir toplum bırakan peygamber: Muhammed (as)

Tüm bu yaşam deneyimlerini kendi hayatımızda, kendi yaşam koşullarımızda deneyimleyebiliriz. Kur’an’ın pratik hayatımızı önümüze serdiğini fark ediyor muyuz? Bu koşullarla nasıl başa çıkacağız? Gün gelecek büyüğüyle, küçüğüyle bu yaşam örnekleriyle karşılaşacağız.

Kimsenin kendisiyle rekabet edememesi için Allah’tan malının artmasını isteyen kral konumundaki peygamber: Süleyman (as)

Süleyman’ın diğer krallıklarla olan ilişkisi, gerçekten nasıl saldırdığı ve tehdit ettiği, gelip ona katılmalarını istediği tüm örnekler. Sadece onu takip etmekle kalmayıp onun kontrolü altına giriyorlar. Bunun yanında dünyanın en zengin insanı olma isteğine sahip olabiliriz. Allah’ın bana emanet ettiği mesajın hükmüne herkes tâbi olsun, diye isteyebiliriz. 

Neredeyse zengin olmak üzere olan ve her şeyini kaybeden peygamber: Eyüp (as)

Kendini başarısız hissedip tüm umutlarını yitiren ve görevini durduran peygamber: Yunus (as)

Bıkmadan usanmadan devam edip en sonunda insanların dinlememesinden şikâyet eden peygamber: Nuh (as)

İnsanlardan gerçek anlamda bıkmış olabiliriz. Onlarla konuşup mesajı iletir ama bir türlü dinlemediklerini görünce Nuh (as) gibi “Lütfen Allah’ım onları yok et,” diyebiliriz.

Diyelim ki birine maddi manevi çok fazla iyilik ettik ancak o kişi hala Allah’ı şikâyet etmeye devam ediyor. Musa’nın örneği bizim için hazırdır. Kur’an’dan örnek alacağımız misal belli oldu demektir.

En yüksek mertebeye ulaşıp hükümdar olması beklenirken Allah’a teslim olma çağrısı yapınca halkın hükümdarlık beklentilerini karşılamayan peygamber: Şuayb (as)

Zülkarneyn (as), Kur’an’da direkt peygamber olarak geçmediği için nebevi mesaj kisvesi altında bir peygamber misaliyle temsil edildiğinden insanoğlunun önü açılmıştır. 

Allah’ın yarattığı evimiz için “şu kalite demir, şu kalite beton kullandık. Deprem gelse o bile bize bir şey yapamaz,” dediğimiz anda dağlar sağlam olduğu için dağlarda yaşayıp mağaralara güvenen insan tasvirine denk gelmiş oluruz. Aynı şekilde “ekonomik durumum fena değil, bütün mallarıma da sigorta yaptırdım. Kendimi ve ailemi güvence altına aldım,” demekle dağa güvenmek arasında hiçbir fark yoktur. Dağ, maddeyi temsil eder ve burada dikkat ettiysek eğer ayette dağa olduğu kadar günlük hayatımızda nereye güven bağladığımız ortaya çıkıyor.

Bunlara ek olarak Musa ve Hızır (as)’ın örneğinde olduğu gibi alanımızda ne kadar iyi olursak olalım hala öğrenecek bir şeyler vardır demektir. Bilgimizle gurur duymak ve kibirlenmek yerine, şu andaki bilgimizle belli konularda usta veya profesörsek bile hala talebe olduğumuzu unutmamalıyız, demektir Musa ve Hızır (as)’ın örneği.

Çevresindekilere inat mesajı anlatmaya devam ediyordu. Onu öldürmeye çalışmalarına rağmen Allah’tan kendilerine merhamet etmesini ve gerçeği doğrulamalarına yardım etmesini diledi ve sonunda Allah onu başarıya ulaştırdı.  Aralarındaki amansız düşmanlığa rağmen dünya ve ebedi ahiretin manasını nakletmek ve insanları anlamsızlıktan kurtarmak için elinden geleni yapan bu kişi Rahmet peygamberidir.

Görüyoruz ki bu olayların her biri, bu dünyadaki kişisel yaşam deneyimimiz veya bu dünyadaki kişisel duygu deneyimimizdeki farkındalığımız kadar bize rehberlik eder. Rehberliğe ihtiyaç duyduğumuzu fark ettiğimizde peygamberlerin gönderilme amacını anlıyoruz. Sayılar, niceliksel kavramlar bizim duygu ve düşünce dünyamıza faydalı olamayacağı için bu konulara takılmadan Kur’an’daki örnekler çalışılmalıdır. Aynı sebeple peygamberler tarihini içeren kitapları okumak da duygusal dünyamıza malumattan başka bir şey ifade etmeyecektir. 

*Islam From Within Youtube kanalında yayınlanan “Part-1, I Found Myself in the Story of Moses-11/18/2020” başlıklı video kaydı çalışılarak hazırlanmıştır.

Bölümler: 1 |

Yazar hakkında

Meryem Nur

Yorum yazın

1 Yorum