Kur’an, benim Yaratıcımın, benim gerçeğimi öğretmek ve dolayısıyla yaratılış maksadıma ulaştırmak için bana yaptığı rehberlik konuşmasıdır. Bu konuşmada geçen her türlü “temsil” benim içindir ve bu temsillerdeki bütün, eğer tabir caiz ise, “aktör”ler veya ”öğe”ler aslında bendeki bir “potansiyeli” veya “insani özelliği” temsil ederler.
Temsil ile konuşmak, konunun evrenselliğinin gereğidir. Her Kur’an muhatabı, bu temsilde geçen “öğe”ler veya “aktör”ler aracılığı ile, kendisine bakan yönü bulacak ve o yönüyle kendisini değerlendirecektir.
Şu ayet-i kerime temsil konusunu açıkça genellemektedir:
وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“…İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle temsiller veririz.” Haşir Suresi, 59:21
Çok çabukça bir yargıya ulaşıp, “Peygamberleri “aktör” yaptılar ve Peygamber menkıbelerinin gerçekten olmuş olaylar olduğunu inkar ettiler” demeyecekseniz, devamını okuyabilirsiniz.
Evet, bu olaylar mutlaka vuku bulmuştur. Fakat bizim dikkat edeceğimiz taraf, “Niçin Peygamber menkıbelerini böyle dağınık bir şekilde (Hz. Yusuf (a.s.) menkıbesi hariç) Kur’an bize naklediyor?” sorusunu sormaktır. Herkes bilir ki, “laf olsun, biraz da hikaye anlatayım” diye değildir. Peygamber menkıbeleri veya diğer “temsil”lerin tamamı benim gerçeğimi bana anlatarak, bu dünyada bulunuş maksadımı nasıl gerçekleştirebileceğim konusunda beni eğitmek içindir. Kur’an, insanın varlık maksadını, “Yaratıcısını tanımak” olarak tanımlar (tanıdıktan sonra kaçınılmaz olarak O tanıdığı Yaratıcısına ibadet edecektir; tanımaksızın ibadet etmek mümkün değildir) .
Beni bu maksada ulaştırmayacak olan bir şeyin Kur’an’da bulunması, Kur’an’ın Kelamullah olması ile çelişir. O takdirde, ben bu temsilleri okurken soracağım kendime. Mesela Hz Yusuf as ile ilgili menkıbede:
1. Hz Yusuf benim hangi potansiyel yönümü temsil eder ki o yönümün eğitimini, Yusuf as temsili vasıtası ile anlatılanların ışığı altında yapabileyim?
2. Hz Yakub, benim hangi yönümü temsil eder?
3. Hz Yusuf as’ın 12 kardeşini ve bu 12 yıldızın ve güneş ve ayın kendisine “secde” etmelerini, ben kendi insaniyetimde nereye koyacağım?
4. Anne ve baba bir kardeşi (Bünyamin) ve anne ayrı baba bir kardeşler bende acaba hangi duygulardır?
5. “Kuyu” ve Yusuf as’ın kuyuya atılması, onu kuyuya atan kardeşleri ve babalarına uydurdukları yalan?
6. Hz Yusuf’un hayatının her kritik noktasında gündeme gelen “gömlek” neyi temsil eder?
7. “Tüccarlar” benim ne yönümü temsil ediyor? Onların Yusuf as’ı yalnızca bir satılacak “meta” olarak görmeleri bende nasıl gerçekleşiyor?
8. “Aziz” benim hangi potensiyel duyguma tekabül ediyor? Aziz’in Yusuf’a karşı muamelesi bendeki hangi özelliğe işaret ediyor?
9. “Aziz’in hanımı” benim hangi yönümü dile getiriyor? Hz Yusuf as’dan beklentileri benim hangi beklentilerime tekabül ediyor?
10. Şehir kadınları ve onların şahitlikleri, benim için ne ifade ediyor?
11. Bu kadınların ellerini kesmeleri, Aziz’in hanımının böylece kendisini temize çıkarması, bizzat benim şahsi hayatımda nasıl bir yankı yapıyor?
12. Benim “Kral” olan tarafım nedir acaba?
13. “Zindan”a atılmak ve Yusuf’un zindanda kalması, Aziziın hanımının aşık olduğu Yusuf’u zindana göndermesi acaba benim hangi eğilimimi eğitiyor?
14. Zindan’dan beraat etmiş bir kişi olarak Yusuf’un çıkarılması ve Aziz’in yerine geçmesi benim hangi duygumun beraatini temsil ediyor?
15. Yedi yıllık bolluktan sonra, yedi yıllık kıtlık benim hayatımda neyi temsil ediyor?
16. Yusuf’un kardeşlerinin kıtlık döneminde Yusuf’a müracaatları, benim hangi yönümü terbiye ediyor?
17. Anne ve baba bir olan kardeşinin, Yusuf’un yanında kalması ve diğerlerinin geri gitmelerini ben hayatımda nasıl yaşıyorum?
18. Yakub as’ın da birlikte hep beraber Yusuf’un yanına dönmeleri ve Yusuf as’ın onlara karşı hiç ithamda bulunmayan tavrı bendeki hangi potansiyel duyguya tekabül ediyor?
19. Bütün aile bir araya geldikten sonra, Yusuf as’ın artık vefatını istemesi bendeki hangi duygunun terbiyesine işaret ediyor? vs. vs.
“Benim Yaratıcım böylesi temsiller vasıtasıyla bana ne gibi bir eğitim veriyor? Beni, bana nasıl tanıtıyor” diye okuyarak, bu menkıbelerde veya temsillerde geçen tüm ”öge”lerin, aslında bendeki karşılığını bulmayı amaçlamam gerekir. O takdirde, Kur’an’da insan veya başka varlıkların konuşmalarının nakli, bizzat bu insanların veya varlıkların konuşmasını bana bildirmek için değil, benim Yaratıcımın bana yaptığı bir eğitimden ibarettir. Aynı konuşmayı eğer Kur’an okuyucusu kendinde bulmuyorsa, o okuyucu Kur’an okumuyor, bir “hatıra” veya “hikaye” kitabı okuyor demektir.
Kur’an’daki figürler eğer doğrudan doğruya bizim kendimizde karşılığı olan “duygu”larımıza tekabül etmiyor, onları kendimize “yabancılaştırarak” okuyorsak, İlm-i Ezeli’den gelen ve dolayısıyle her bir insanın her halini bilerek konuşan bir Kelam dinlemiyoruz, demektir.
Sonuç:
a- Tevhid-i Mütekellim. Yani, Kur’an ile konuşan Mutlak olan bir Halıktır. Her zaman ve mekanın yaratıcısı olarak konuşur.
b- Tevhid-i Kelam. Yani, Mutlak olan Mütekellimin Kelamı da Mutlaktır. Bölünemez, zaman ve mekan ayırımına göre parçalanamaz. Özet olarak, tarihselleştirilemez ve belli kişilere hasredilemez.
c- Tevhid-i hilkat. Yani kainat bir bütündür, bütünlüğü bozacak hiçbir element yoktur. “Tek El”den çıkmıştır. Böyle bir kainatın Yaracısının Konuşması bütün kainatı zaman ve mekan boyutları içinde aynı anda kapsar.
d- Tevhid-i muhatap. Yani, bir insan bir kainata bedeldir. Bir insan tek başına kainatın Halıkının Konuşamasına, “Ben muhatap oluyorum, bu konuşmanın bütünü beni ilgilendirdiği kadariyle bana yapılmış bir konuşmadır” der. Diyebilir değil, demeli.
Doğrudan doğruya Rabbimizin bize yaptığı rehberlik Konuşmasına muhatap olmak için hepimizin kendimizi hazırlamamızı ve de, inşaAllah, Kur’an’ı bu usulle okumamızı nasip etsin, Rabbimiz.
Not: Bu yazı Kur’an okuma usûlüne dairdir. “Kur’an’ı ben kendim okur ve anlarım” iddiasıyla Kur’an okuma mütehassıslarının dersine ihtiyacımızın olmadığını savunmak için değildir.
Kuran’ı raflardan indirip, 600 sayfayı 6000 sayfaya çıkaracak bu metod heyecan verici.Misaller dünyasının, 1.5 milyar müslümandan 500 milyonuna (mükellef) yansıması, müthiş bir terbiye derslerine, birisinin içinden çıkamadığını yek diğerinin tahayyülüyle reçete ettiği bir deryaya inkılab ederdi.Sizler bu misaller denizinden bir kaşık sitenizde tattırsanız, diğer çorbacılara tarif olurdu.Teşekkürler, tebrikler.