Elçinin Görevi Nasıl Değerlendirilmelidir?
İnsan kendisine baktığında, çok değişik ihtiyaçları olduğunu ama aynı zamanda çok kabiliyetlere sahip kılındığını fark eder. Kainat içinden karşılanabilecek ihtiyaçların kainatı araştırmaya bir davet olduğunu herkes hem anlar ve hem de zaten uygulayagelmektedir. Ayrıca konu edinmeye bile değmez. İnsanlık tarihi bunun şahididir. Kainatın araştırılması gereğinin kasıtlı olarak insana verildiğini görmek de zor değil. Kainatın yaratılış biçimini araştırdıkça insan, onun Yaratıcısının özelliklerinin yansımaları ile karşılaşır. Böylece Yaratıcısını özellikleriyle tanıma imkanına sahip olur, eğer kişinin kendisinin böyle bir amacı varsa. Bu amaca sahip olmayan bir kişi ya dikkat etmez, kainatı kendi menfaati için sömürmenin yollarını arar veya Yaratıcının yansıyan bu özelliklerine bir isim takarak, “doğaldır” veya “rastlantıdır” veya “işte olmuş böyle kendi kendine” veya “hep böyle olup geliyor sonsuzdan beri” der, geçer gider. İnsandaki bu tanıma özelliğinin varlığını herkes kendisinde görür. İnsan bilinçli, ne yaptığını ve neleri gördüğünü kavrayabilecek kabiliyetlerle donatılmıştır. İradesini, Yaratıcısını tanımak veya tanımamak yönünde kullanmakta serbest seçim yapabilir. Seçiminin sorumluluğu insanın kendisine kalır.
Kimler elçi olarak görevlendirilir? Kimler elçilerden faydalanabilir?
Hepimiz sürekli duyageldik ki, elçilik, bir insanın geliştirdiği kabiliyetlerinin sonunda kendisinin elçiliğe liyakat kazanmasıyla değil, Allah kimi layık görürse onu seçmesi sonucu bir insan elçi olarak görevlendirilir. Fakat biz kainatın ve bize verilen insanî özelliklerin tanıklığı ile, Yaratıcımızın hikmetsiz bir iş yapmadığına da şahit oluyoruz. Elçilerle gönderilen mesaja dikkat ettiğimizde anlaşılıyor ki, bir insanın kabiliyetlerini geliştirmede tam da bizim anladığımızın tersine bir işlem gözlemlemekteyiz. Yani, bir insanın ihtiyacının en zirvede farkına varılması, o ihtiyaca gönderilecek cevabın en üst düzeyde takdir edilmesine neden olur.
Yaratıcının bildirdiği elçilerin hayat hikayelerinden anlıyoruz ki, mesela, bir hatayı işledikten sonra o hatanın telafisi için baş vurulacak yolun öğretilmesine en çok ihtiyaç duyan Adem (as), elçi seçilip hatanın düzeltilmesinin temsilciliğini yapmakla görevlendirilmiştir.
Toplumun tümünün birden daldığı dalalet seline karşı, çölde bu selden kurtulmanın yollarını öğrenmeye olan ihtiyacını en çok hisseden ve çare arayan Nuh (as) dalalet seline karşı sığınılması gereken gemiyi yapmanın öğretildiği mesajı insanlara taşımak ile görevlendirilmiştir.
Bir insana köle olmaktan kurtulmanın çaresini bulmaya yönelik ihtiyacın zirvesini hisseden Musa (as), hürriyete kavuşmanın en kısa yolunu insanlara öğreten mesajın muhatabı kılınmıştır. O toplumun insanı büyüleyen varlık görüşlerine karşı en güçlü delilleri içeren yaratılış ayetlerinin insan bilincine taşıdığı mesajın muhatabı kılınmıştır. Bütün beşeri kaynakların ürettikleri yorumların hepsini yutan mesaj onun elinde, göz boyayıcı filozofların felsefelerini yutup, insanın ancak kainatın Yaratıcısına kul olacağını ilan eden reçete ile mükafatlandırılmıştır.
İçinde bulunduğu toplumdaki insanların tümünün hastalıklı bir anlayış ile müptela olduğu bir ortamda, bu hastalığa karşı tedavi yolunu aramanın en çok ihtiyacını hisseden İsa (as) çaresiz diye bilinen hastalıklara (çözümsüzlük üreten felsefelere) dahi çare olacak ilaca muhatap kılınmış ve bu ilacı insanlara ulaştırmakla görevlendirilmiştir.
Kendi kabilesinden başka hiçbir insanî değeri olmadığını sanan bir toplumda, insan olmanın şerefine ulaşmak için çareler bulma ihtiyacının ıstırabından mağaralara çekilen, çaresizlikten kıvranan Muhammed (as) çareyi, varlığın kendisi adına değil, varlığın Yaratıcısını arama adına varlığı “Oku” emriyle başlayan mesajın muhatabı kılınmış: “Yaratanı adına okumanın” yollarını insanlara öğretmekle görevlendirilmiştir.
Demek ki, biz de ne kadar ihtiyaç içinde isek, o ihtiyaç alanında en zirveyi yaşamış olan kişi bana “usta”, “eğitmen” olabilir. O halde ihtiyaç içinde kıvrandıkları için kendilerine “şifa ve rahmet” kaynağı olan mesaj ile donatılan kişileri kendime rehber edinmeliyim. Değilse, kendi bulduğuyla övünen, kendine güvenen, kazandığını zannettiği ile kendine değer biçenleri değil. Demek ki, ihtiyacının cevabını kendisinin kendi başına bulamayacağının farkında olmak, elçilerin temel özelliği ve elçilerden faydalanmanın en önemli şartıdır. İhtiyacını hissettiğimiz konuda, ihtiyacını hissettiğimiz oranda elçiler bize elçilik, ustalık, eğitmenlik yaparlar.
Önceki düşünce aşamalarında elçilerin insan cinsinden olmasının zorunluluğuna, çağdaşlarına Yaratıcının vereceği belgelerle kendilerini dinleyip ciddiye almalarının gereğine değinmiştik. Bu dünya yaratılış biçiminde insanlar Yaratıcılarını maddi yaratılış biçimiyle tanıyabildikleri için, elçilere verilen mesajın içeriğini çağdaşlarına sunarken de, maddi yaratılış biçimiyle de sergilemeleri gerekir ki çağdaşları elçiyi ve mesajının içeriğini ciddiye alıp incelesinler. Bu nedenle her elçinin kendisinin görevlendirildiği şartlarda, maddi olarak gözlemlenebilen mucizelerle de desteklendiğini Kur’an’ın anlatımından öğreniyoruz.
Elçi, kendisinin yaratıldığı şartlarda kendisine gönderilen mesajın gereğini uygulamaya koymaya hazır olmalıdır ki, sonsuz bilgisi ile Yaratıcı onu görevlendirdi. Unutmuyoruz ki, elçi de yaratık bir insandır. Uygulama örnekleri elçinin görevlendirildiği alanda değerlendirilmelidir. Elçinin görevi, biz insanların kainattaki düzeni inceleyerek bulabileceğimiz görevi içermesini beklemek, elçinin görev alanını yanlış değerlendirmek olur.
Elçinin görevi dahilindeki uygulamasında bir tutarsızlık, bir yanlışlık olursa, bu durum uygulamanın evrensel olmasına ters düşer. Evrensel olmayan bir uygulama evrensel mesaj iletemez. Bu nedenle Yaratıcının, elçinin uygulamasının evrenselliğini korumasını garanti altına alması hikmetinin gereğidir. Yaratıcının gözetimi altında yönlendirilerek, düzeltilerek bu evrensel nitelik gerçekleştirilmelidir. Böyle bir garanti olmazsa ben bu elçinin nerede yanlış ve nerede doğru yaptığını bilemeyeceğim için bu uygulamadan hiçbir şekilde faydalanamam. Çünkü her bir uygulama örneği benim için yanlış olma potansiyelini taşıdığından bütün uygulamalarının değeri benim gözümde sıfıra iner.
Elçinin sözleriyle, çevresindeki insanlarla ilişkileriyle veya bizzat kendi şahsî hayatının gereklerini karşılarken yaptığı tercihlerle ilgili nakillerin bize kadar ulaşması ve bizim bu nakiller karşısında takınmamız gerek tavrın ayrıca çalışılmayı gerektirdiğini konuşmuştuk. Bu konuya girmek için bir hazırlık içinde olduğumuzu fark etmişinizdir.
Burada yalnızca elçilerin görevlerini değerlendirebilmemiz için gerekli olan yönüyle konumuzun önemli bir boyutunu dikkatimize taşıdık. Her bir elçi kendi döneminin problemlerine çare olacak mesajı taşımaya layık olabilmeleri için önce kendilerinin böylesi bir mesaja ihtiyaçlarını hayatlarında tam hissetmeleri gerektiği ifade olundu. Böylece biz insanlara, şimdi ve burada “Sen de ey bu elçinin hayat serüvenlerinin mesajını alan muhatap! Önce kendi ihtiyacının farkına varmalısın ki o ihtiyaca karşılık verecek Yaratıcının elçiler aracılığı ile gönderdiği mesajdan faydalanabilesin!” sonucu ile temel bir mesajının öne çıktığına dikkat çekmiş olduk.
Yolculuğumuza devam ediyoruz.