Hadis Okumaları Usûle Dair

Tekrar “Zarf-Mazruf” veya “Mülk-Melekût” Meselesi (Peygamberliği Anlama Açısından)

Tekrar "Zarf-Mazruf" veya "Mülk-Melekût" Meselesi (Peygamberliği Anlama Açısından) | Ha-Mim

Mehmet Ali hocamız Mesnevi-i Nuriye’nin Hübab Risalesinden bir bölümün analizini yapan, hayatımız kadar önemli bir meselenin açıklamasını daha önce “Mülk ve Melekût Meselesi” başlığıyla Ha-Mim’de yayınlamıştı. Ben çok heyecanlanarak okumuş ve önemine binaen, tefekkür alanımda hep canlı tutmaya çalışıyordum.

Salat ve selam getirmenin manasını ve dolayısıyla Peygamberlik anlayışının dünyama nasıl yerleşmesi gerektiğini düşünürken kendimi şu noktada buldum: Muhammed’i görüp onun içinde mi Rasulullah’ı göreceğim, yoksa Rasulullah’ın içinde mi Muhammed’i göreceğim.

Not:

1- Konunun rahat anlaşılması için Rasullüğü tasdik eden “Sallahu aleyhi ve sellem” ifadesini kullanmadım yazıda. Siz kendinize göre onu tasdik edebildiğiniz kadarıyla tasdikinizi ifade ediniz lütfen.

2- Aşağıda işlenen konunun can damarını “Hadis rivayetleri nasıl okunmalı” meselesi oluşturur. Onu da okuyucunun karşılaştığı bir hadisi ulaştığı sonuca göre okumaya çalışarak aradaki farkı görmesi beklenir, inşaAllah.

Meselenin mülk-melekut ile ilgili olduğunu farkedince Hübab Risalesindeki konuyu özetleyen parçayı ve Mehmet Ali hocanın makalesini bir kez daha okuma ihtiyacı hissettim.

Özetle ulaştığım sonuç şu:

Kainata mülk cihetiyle bakarsak:

Zarf: Ağaç, insan, DUR işaretinin metal maddesi, Oktay isimli bir kişi, Muhammed bin Abdillah vs gelir.

Mazruf: Rezzakiyet, kalb, DUR işaretinin manası, Başkan, Rasulullah gelir.

Eğer kainata melekûtiyet cihetiyle bakarsak:

Zarf: Rezzakiyet, kalb, DUR işaretinin manası, Oktay, Rasulullah olur.

Mazruf: Ağaç, insan, DUR işaretinin metal maddesi, Oktay isimli kişi, Muhammed bin Abdillah vs olur.

Eğer bu âleme, Kur’an’ın öğrettiği maksatlar doğrultusunda muhatap olursak, ki bu kainata Yaratıcısına işaret eden “ayet” olarak bakmak demektir. Böylesi bir bakış açısına Risale-i Nur, “Melekûtiyetiyle” kainata bakmak diye tanımlar ki bu Kur’anî bir tanımdır:

أَوَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ
“Onlar göklerin ve yerin “melekûtiyetine” bakmazlar mı?…” A’raf, 7: 185

(Ayrıca bkz 6:75; 23:88; 36:83.)

O takdirde yukarıdaki tasnife göre, ben kainata Kur’anî bir gözle bakacak olursam:

Ağacı gördüğümde, Rezzakiyetin tecellisini göreceğim (Zarf) yani Rezzakiyeti zahire çıkaran (ZARFlık yapan) bir mesaj görüyorum demektir. Rezzakiyetin içinde ağacı (MAZRUF) göreceğim. Öyleyse ağaca (mazruf-iç kısım, içerilen kısım, ağaç) için değil, Rezzakiyeti görmem için (zarf, ilk gözüme çarpacak dış kısmına) bakmam gerekiyor.

Kainata melekût cihetiyle bakmam için, ağaçla değil, Rezzakiyetin tecellisi ile meşgul olmalıyım. Rezzakiyeti değil de, ağaç ile meşgul olmam hayatımı boşa harcamam demektir. Ben de öleceğim, ağaç da ölecek.

Bir başka örneğiyle:

Yine kainata Kur’anî bir gözle bakacak olursam:

“DUR” işaretini gördüğümde, durmamı emreden, yani trafik kurallarına göre durmam gerektiğini zahire çıkaran (ZARFlık yapan) bir emir görüyorum demektir. Durma emrinin (ZARF) içinde bir metal tablo (MAZRUF) olacak. Öyleyse metal maddeye (mazruf-iç kısım, içerilen kısım, metal) için değil, DUR emrine dikkat için (zarf, ilk gözüme çarpacak dış kısmına) bakmam gerekiyor.

Kainata melekût cihetiyle bakmam için, metal ile değil, “dur” emriyle kendimi meşgul etmeliyim, yani ilgilenmem gerekir. Metali düşünüp de “dur” emrini dikkate almamam benim hayatıma mal olur.

Başkan Oktay örneğine Kur’anî bir gözle bakacak olursam:

Oktay’ı gördüğümde, başkanlığı göreceğim (ZARF) yani başkanlığı zahire çıkaran (Zarflık yapan) bir kişi görüyorum demektir. Başkanlığın içinde Oktay’ı (MAZRUFu) göreceğim. Öyleyse, Oktay ile (mazruf-iç kısım, içerilen kısım, Oktay) için değil, başkanlığı görmem için (zarf, ilk gözüme çarpacak dış kısmıyla) ilgilenmem gerekiyor.

Kimse Oktay’a, eğer başkan olmasaydı, bir başkan diye değer verecek değildi. Onun için “Başkan Oktay” diyoruz. Oktay beni başkan olduğu için ilgilendiriyor. Eğer başkanlığını ihmal edip de, Oktay’ın kendisiyle ilgilenirsem komik bir işle meşgul olmuş olurdum.

Misalleri uzatmadan, Peygamberliğe Kur’anî bir gözle bakacak olursam:

Muhammed ibn Abdillah’ı gördüğümde, Rasulullah’ı göreceğim (Zarf) yani Allah Elçisi olduğunu zahire çıkaran (Zarflık yapan) bir kişi görüyorum demektir. Rasulullahlığı içinde Muhammed’i (MAZRUFu) göreceğim. Öyleyse, Muhammed’e (mazruf-iç kısım, içerilen kısım, Muhammed ibn Abdillah) için değil, Rasulullahlığı görmem için (zarf, ilk gözüme çarpacak dış kısmıyla) ilgilenmem gerekiyor.

Kimse, Muhammed ibn Abdillah’a, eğer Rasulullah olmasaydı, bir Rasulullah diye değer verecek değildi. Onun için “Rasulullah Muhammed” diyoruz. Muhammed ibn Abdillah beni Allah Rasulu olduğu için ilgilendiriyor. Eğer Rasulullah oluşunu ihmal edip de, Muhammed ibn Abdillah’ın kendisiyle ilgilenirsem, Allah’ın gönderdiği mesaj için değil, güzel özellikleri olan “kahraman bir lider” olarak ilgilenirdim. Bu dünya hayatı, bir dünyevî lider ile ilgilenmeye değmez. Lider de ölecek, ben de öleceğim.

Rasulullah’ın getirdiği mesajdır bana ebedi hayatı kazandıran.

İnşaAllah, kainata mana-yı harfi ile, melekûtiyeti ile bakma alışkanlığı kazanma duası yapmış olduk.

Rasulullah Muhammed’in (savs) risaleti ile getirdiği mesajın ebedi ışığını görüp faydalanmak duasıyla…

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın