Kainat ve İnsan Usûle Dair

Amelin Sürekli Olanı Makbuldur veya Ritüellerin Gerekçesi

Amelin Sürekli Olanı Makbuldur veya Ritüellerin Gerekçesi | Ha-Mim

Amelin Sürekli Olanı Makbuldur veya Ritüellerin Gerekçesi

Hepimizin bildiği veya duyduğu bir hadis mealidir başlıkta geçen cümlecik. Genellikle şu ifadelerle nakledilir:

Allah katında amellerin en makbulu az da olsa devam üzere yapılanıdır.” (Buhârî, İman 32; Müslim, Müsafirîn 215-218, Münafıkın, 78)

Ben şahsen ibadetlerin belli bir ritüel şeklinde yapılmasının gerekçesi üzerinde düşünüyorum. Bir hakikati var ama tam çözebilmiş değilim. Yani, kendimi de ikna eden bir ifade bulamadım henüz. Birlikte tefekkür edebiliriz. Konu şu:

Evet, dinde ritüel denilen şey, ibadet maksadıyla tekrar tekrar yapılan bir takım fiilî hareketler. Yani, taşıdığımız bir anlayışı, belli bir davranış kalıbının içine koymak ve bu davranış kalıbını belli aralıklarla tekrar etmek. İbadetlerın ritüel halinde uygulanması, şuurlu olması gereken bir davranışın alışkanlık haline gelip şuursuz tekrarı şekline dönüşmesine neden olabilir.

Ritüellerin bir başka yönünü de var, onu da gündeme getirmek gerekir: Şuurlu bir şekilde uygulanmasının gerekliliğine karar verildikten sonra devamlı uygulanmaya konan bir davranış (ritüel), insanın bizzat kendi tercihi sonucu olduğu için, uygulama esnasında tam bilincinde olmasa dahi, insan bu tercihini serbest iradesiyle uygulamaya koyduğu sürece yapılan ritüel maksadına ulaşmış olur.

İbadetlerin devam edileninin tercih edilmesi de insanî şartlara daha uygundur. İnsan, öyle bir mahluktur ki, sayısız duygularla donatılmış ve bu duygular neredeyse her an aktif görev yaparlar. En basit örneğiyle, bir yere bakarken aynı zamanda sesleri de işitiriz, aynı anda bir endişemizi de taşırız, aynı anda bizi korkutan bir gelecekte olması muhtemel bir durumdan kendimizi nasıl kurtaracağımızı da düşünüyor olabiliriz, aynı anda ayağımızdaki bir ağrının da farkındayızdır, aynı anda bu işlerin manası ne demektir diye de sorguluyor olabiliriz, aynı anda yürüyoruzdur da, aynı anda bir arabanın yolda gidişine göre kenara çekilme kararı da alıyoruzdur, aynı anda elimizdeki bir kaptan su içiyor da olabiliriz vs vs. Binlerce fizikî, tefekkürî, hissî halleri yaşıyor ve bunların çoğunu farkında olmadan yapıyor olabiliriz. Fakat unutmamak gerekir ki, bunların hepsini, bizim daha önce aldığımız kararlar doğrultusunda yapıyoruz. Yani, ben etrafımı görmek istedim, gözümü kapamadım, kulağını kapamadım çünkü duyma duygumu kullanmak istedim, susuzluğumu gidermek için şu içmeyi tercih ettim, intihar etmeye karar vermediğim için, hayatımı kurtarmak için yolun kenarına çekildim, daha önce üzerinde düşündüğüm bir konunun uzantıları hala beynimde beni meşgul ediyor olabilir, çünkü düşünmeyi tercih etmiştim.

Mesela, beni meşgul eden bir konuda düşünmeye başladıktan sonra, düşünme aşamasında hala düşünmeye devam etme tercihi yaptığımın farkında olmayabilirim. Daha önce intihar etmeyim, hayatta kalıyım diye bir karar almıştım, ama üzerime doğru gelen bir arabadan uzak durmak için yolun kenarına çekilirken böyle bir karar aldığımın farkında bile olmayabilirim. Vs vs. Siz örnekleri milyona kadar uzatabilirsiniz. İnsan öyle mükemmel hisler ve kabiliyetler yumağı ki, çok harika bir yaratılış. Burada çok sırlar var.

Özetle bu durum, insanın Yaratıcısını sonsuz özellikleriyle birlikte tanıma ve bu sonsuz özelliklerin bir ZAT’ta aynı anda nasıl bulunabileceğini anlama kabiliyeti olarak da değerlendirilmelidir.

Konumuza dönersek, ritüel denilen, önceden alınmış bir kararın tekrar tekrar aynı tarzda uygulamaya konması da böyle bir özellik taşıyor. Uygulama esnasında ne yaptığımızın bilincinde olmasak dahi, o uygulamayı yapmayı tercih etmemiz bizim için o uygulamanın içeriğini onayladığımız ve bunun için yapıyor olduğumuz anlamına gelir. Bilinçlilik düzeyi farklı olabilir. Bu ayrı bir konudur. Fakat, bilinçli bir tercihin neticesinde tekrar tekrar yapılan bir uygulama, o tercihin bilinçliliği oranında kendisini tekrar ettirir.

Daha önce aldığımız kararın bilinçlilik düzeyine göre, uygulamaya koyduğumuz ritüelin değeri olacaktır. Bizim vazifemiz, böyle bir ritüelin yapılması için alınan kararın tekrar tekrar değerlendirilmesi ve bu kararın hak olduğunun tekrar tekrar tasdik edilmesi için çalışarak bilinçlilik düzeyini artırmaktır. Yani, çarpanların değerini yükseltmek gibi. Ritüel esnasında değil de, öncesinde, serbest irademizle bu ritüellerin nedenini araştırmak gerekiyor. Biz bu araştırma işlemine, “iman tahkik dersleri, veya araştırmaları” diyoruz.

Özetle:

1- Ritüelleri tam şuurunda yapıyor olmasak bile, ritüellerin tekrarı anlamsız olmaz. Yani tekrarı anlamlıdır.

2- Bu nedenledir ki, Rasulullah savs’in “Amellerin en makbulu sürekli olanıdır” demekle neyi kastettiğini anlıyoruz. Yani, ritüellerin devamlı yapılmasının teşvik edildiğini görüyoruz. Bu hal insanî özelliklere daha uygundur. Bir defa alınan bir kararın (aksine bir karara ulaşılmadığı sürece) hayatımızda devamlı uygulanmasıyla “istikrar”ı sağlamamız tavsiye ediliyor. Eğer irademizle, “Kainatta tecelli eden Yaratıcının Özelliklerine (Esma ve/veya Sıfatlarına) mukabelede bulunmak benim insaniyetimin olmazsa olmaz sonucudur,” diye bir karara ulaştıysak, artık namazımızı, devamlı tecelli eden Yaratıcının Esması karşısında mukabelede bulunma ifadesi olarak devamlı uygulamaya koymalıyız. Bu uygulama sırasında önceden aldığımız kararın tam bilincinde olmasak bile (ki çoğu kez ben bilincinde olmayabiliyorum,) tercihimizin sonucunu uyguluyor olmamızdan dolayı insaniyetimize uygun bir davranış sergiliyoruz demektir.

(Bu noktada, ”İnsanda başka sırlı duygular var, onların hissesi var,” demek doğru olabilir ama biz, “Bu sırların nasıl olur da bir hissesi olabilir?” sorusunun cevabını araştırıyoruz. Hemen kestirmeden bir cevap olarak kullanılmamalıdır bu tür bilgiler. Bu bilgilerin kaynağına güvenmeyenler, “Bunu da nereden çıkarttın?” diye itiraz ederler.)

3- Her fırsatta, önceden alınan kararın perçinleştirilmesi, bu kararın daha da bilinçli hale getirilmesi, insanî tüm sorularımın ve tereddütlerimin cevabını tam bulabilmek için çalışmalara devam etmemiz gerekir. Yani, %51 farkla namaz kılmak gerekir, dinimizin gereği deyip (çünkü böyle diyen bir kişi genelde dinin hak olduğunun kabul ediyor veya en azından yanlış olduğuna karar vermiyor, veya başka bir nedenden böyle bir sonuca ulaşmış olabiliyor) namaz kılmak ayrıdır. %95 farkla, ”Namaz kılarak Yaratıcım Rabbime mutlaka mukabelede bulunmam lazımdır,” tahkiki neticesinde namaz kılmaya karar vermek ayrıdır. Böyle bir tahkik ile tasdikten sonra kılınan namazlar, namaz esnasında böyle bir anlayışın tam bilincinde olunmasak da, daha önce alınan bir kararın sonucu olduğu için, insaniyetimizin karmaşıklığı nedeniyle sanki “affedilebilen, anlaşılabilen, Rabbimizin durumumuzu bilmesi nedeniyle kabul edeceği” bir ibadet, bir mukabelede bulunma davranışı olur.

Bu son nokta benim için çok ilginç oldu. Üzerinde detaylı düşünmek gerekir. Hemencecik, “Ama, namaz sırasında böyle bir şuuru canlı tutmak için gayret göstermezsek…” itirazlarıyla veya “Zaten Üstad da demiş ya, bir gün sahabeler gibi bir secde halinde hissettim…” vs şeklindeki nakillerle değil de, meselenin insan bazında nasıl gerçekleştiğini ve nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini anlamak için dua etmek lazım.

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın

1 Yorum