“Zaman var oluşun devamından ibarettir. Eğer mekan yaratılmaya devam etmezse zaman diye bir kavramdan bahsetmek mantıken mümkün değildir.”
Pratik hayatımızda, “Her şey değişiyor” dediğimiz zaman, “Her bir şey, yeni bir şekil ve özellikle var ediliyor” demek istediğimizi anlamamız gerekir. Bir şeyin değiştiğini söylediğimizde şunlardan biri doğru olmalı:
1) Ya, “O şey kendi kendine vardı, yani kendi varlığını kendisinde bulunan özellikler ile beraber bizzat kendisi var ediyordu; ve şimdi ikinci bir defa birazcık da olsa değişmiş yeni özellikler ile yine bizzat kendisi var ediyor” diyeceğiz.
2) Ya da “O şeyin kendi kendini var ettiğini söylemek mantıken mümkün değildir, çünkü kendisini var etmesi için önce kendisi var olmalıydı. O şeyin kendisi var olmadan, kendisini var eden bir var edici fail / etken faktör olduğunu söylemek mantıken çelişkidir. Var değil ki, var edici etken faktör olsun, var edilmeye muhtaç!” diyeceğiz.
Öyleyse, bir şeyin kendisinde gördüğümüz özellikleri ile var edildiğini ve bu şeyin ikinci bir anda, çok yaklaşık da olsa biraz daha değişik özelliklerle donatılarak yeniden var edildiğini gözlemleme zincirine zaman diyoruz.
Dikkat edilecek nokta, bir önceki düsturda tartışıldığı gibi, bilinç ve iradesi olan bir insan bile, kendisini ve kendisindeki özelliklerini var edemez; ancak iradesini su şekilde değil de bu şekilde var edilmesini istemek yönünde kullanabilir. Bu da iradesine tanınan alan içinde gerçekleşir; bu alanı da kendisi tayin edemez; verileni kabul eder. Verilmeyeni var edemez.
O halde, gözlemlerimize dayanarak şu sonuca rahatlıkla ulaşabiliriz: irade alanı en geniş varlık olan insan bile, ancak varlık aleminde var edilmiş olan eşyayı kullanmayı seçmekten başka bir şey yapamaz. Kendisi yeni bir şeyi yoktan var edemez; ancak yaratılışta kendisine tanınan sınırlar dahilinde var edilenleri kullanmak için istekte bulunur. Onun bu isteğinin sonucu, bütün evreni kim yoktan var etti ve su anda da var ediyor ise onun tarafından yaratılır. İşte bu yaratılmanın devamlılığına zaman diyoruz.
Eğer iradesi olan varlıklar bile kendilerinin ve kendilerindeki özelliklerin yaratıcısı olamazsa, bir sonraki adımdaki değişik özelliklerle var olmanın da yaratıcısı olduğunu iddia etmek mantıken mümkün değilse, iradesi olmayan varlıkların kendilerindeki özellikleri ile kendilerini yoktan var ettiklerini ve bu özellikleri birazcık da olsa değiştirerek yeniden ikinci bir anda yoktan var ettiklerini iddia etmek, insan mantığının onaylayabileceği bir sonuç değildir; mantıken çelişkidir.
İnsan kendi yaratılış biçimine dikkat ederse, evrenin tümünde gerçekleşen yaratılış biçimini anlaması çok daha kolay olur.
“Felyenzur’il-insanu mimme hulik” Tarık: 5
Bu ayetin de işaret ettiği gibi “İnsan kendisinin nasıl yaratıldığına bir bakıversin.”; ondan sonra da diğer yaratıkların nasıl yaratıldığını daha iyi anlar. Yoksa, insanın, birkaç milyar ışık yılı öncesindeki oluşum hakkında veya birkaç milyon defa büyütüldükten sonra gözlemlenebilen mikro varlıklar üzerinde yapılan spekülasyonlarla oyalanmak durumunda kalması kaçınılmaz olur.