Ders Notları Risale-i Nur Okumaları

Lemaat, 93. Ders Notları

Ha-Mim Defaulted Featured Image

16 Şubat 2020 tarihli Lemaat dersinde, aşağıdaki metin okundu:

“Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilaf çıkarma”

“Ey tâlib-i hakikat! Madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır. Bazen hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.”

Başlık ve hitabın dışında üç kısa cümleden oluşan metnin müzakeresinde, yine çok değerli yaklaşımlar paylaşıldı. Bazılarının özetini aşağıya alıyorum (her paragraf ayrı biz müzakereciye değil, ayrı bir müzakere notuna işaret eder):

*Nursi, birkaç ders öncesinde, “siyaset-i medenî-adalet-i Kur’anî” mukayesesini yapıp bizi ikincisine davet ettikten sonra, takip eden derslerde adaletli olmanın göstergelerini veriyor gibi görünüyor. Nitekim “Beğendiğin şeyde ifrat etme”, “İnadın gözü meleği şeytan görür” gibi başlıklı pasajlarda bu, açıkça müşahede olunuyor. Birkaç haftadır okuduğumuz derslerde de aynı şekilde, adaletli olmaya çalışan insanların oluşturduğu topluluklar içinde, bunun göstergelerine dair açıklamalarda bulunuyor. Mesela, “Cemaatin mâye-i hayatı tesanüttür”, “Bir şeyi kabul etmemek hakkın ise de reddetmek hiç hakkın olmaz”, “Sevad-ı azama ittiba etmeli” başlıklı metinlerde olduğu gibi. Yani metinlere baktığımızda, bizi hem kişisel hayatımızda hem toplum hayatımızda adaletli olmaya götüren intizamlı bir seyrin takip edildiğini görüyoruz.

*Metin, temel mesajı başlığında veriyor: “Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilaf çıkarma”. Buradaki “ehak” kelimesi “daha hak” ya da “en hak” anlamına geliyor. Son cümlesinde de sanki bunun neticesine işaret ediyor: “Hem de olur hasenden ahsen”. Yani hakkı bulduktan sonra daha hak için ihtilaf çıkarılmazsa, bu “hasen” yani güzel olan, ihtilaf çıkarmaya vesile olan ahsenden yani daha güzelden de daha güzel olur!

*Metne bakıldığında akla birtakım sorular geliyor: Mesela, hak nedir, ehak nedir? Birden fazla hak mı vardır? Ehakkı aramak ile ehakta ihtilaf çıkarmak farklı şeyler midir? Hakta ittifak, ehakta ihtilafı gerektirir mi? Ben birey olarak daima ehakkı yani en hak olanı arama çabası içinde olmayacak mıyım?..

*Metin “Sevad-ı azama ittiba etmeli” başlıklı bir önceki pasajın devamı gibi görünüyor. Yani bireysel olarak bana, “sen ferdi hayatında ehak olanı arama” demiyor, “sen içinde bulunduğun toplulukta, sana göre “ehak” olandan dolayı ‘çıkıntılık’ yapma” diyor. Daha açık ifadeyle metin, daha önce “ortak gaye etrafında birleşen topluluk” diye tarif ettiği cemaat içinde “ittifak yanlısı” bir tutum izlemenin önemine vurgu yapıyor. “Eğer sana göre ‘ehak’ olan için ihtilaf çıkartırsan bu, ehakkın topluma mal olmasına değil, ihtilafa neden olduğu için ‘ortak gaye’nin de bir şekilde zarar görmesine yol açar!”

*Hak ve ehakkı kelime-i tevhid üzerinden örneklendirerek şöyle diyebilir miyiz?: “Lâ ilahe illallah” haktır. Yani bir uluhiyetin bulunduğu hakikati milyonlarca insanın ittifak ettiği bir haktır. Ama bu hakikati benimseyen insanların her birerinin kendine mahsus uluhiyet anlayışı vardır. Ben kendi uluhiyet tasavvurumu ehak görürüm, başkası kendi uluhiyet anlayışını ehak görür. Eğer durum böyleyse ehakta ihtilaf etmek son derece fıtrîdir. Bundan dolayı ihtilaf çıkarmaktan kaçınmak gerekir.

*Hak ve ehak konusunda okul örneği bana açıklayıcı görünüyor. Farklı okullar var, farklı branşlar var. Bunda problem yok. Ortak nokta yani “hak” olan eğitimdir. Dileyen tıp okur, dileyen mühendislik okur. “En ideali şu, herkes bunu okumalı” diye ihtilaf çıkarılamaz. Önemli olan “hak”kın bulunup ona uyulması, bize göre daha hak dediğimiz konuyla ilgili ihtilafa meydan verilmemesi. Diyelim ki, bir şehre gitmek gerektiğinde ortak bir anlayış gelişmişse, oraya ağırlıklı olarak da kara yoluyla gitmek uygundur denilmişse, bize göre ise hava yoluyla gitmek daha uygunsa bundan dolayı ihtilafa yol açmamak gerekiyor.

*Yorum farklılıkları insan gerçeğinin bir özelliği. Herkes her konuda farklı yorumlara sahip olabilir. Ama bu “nesnel” gerçekliğin olmadığı anlamına gelmez. Diğer bir ifadeyle “hiçbir şeyin objektif olamayacağı” ifadesi ile “hiç kimsenin objektif olmayacağı” ifadesini birbirinden ayırmak gerekir. İnsanlar bir Kur’an ayetini farklı yorumlayabilirler. Ama bu farklılıklar fizik alemi yaratan ve bu alemde kudretiyle konuşan Yaratıcı’nın insanlara bir de sözlü konuşması vardır” hakikatini gölgeleyemez.

*Metne nüfuz etmek için “hak” kelimesinin anlam çeşitlerine biraz daha yakından bakmak gerekir, diye düşünüyorum. Bu kelime teolojide, felsefede, mantıkta, hukukta… farklı anlamlarda kullanılıyor. Hak en başta Allah’ın bir ismi, Hak deyince teolojide bu akla gelir. Sonra Onun mesajları, vahiy, Onun gönderdiği mesajlar da yine “hak” kelimesiyle ifade edilir. Ama mesela “işçi hakkı” dediğimiz zaman hukukta bu, başka anlama gelir. Yani batılın zıddı olan “hak” var, yanlışın zıddı olan “hak” var, hayalin zıddı olan “hak” var… Sözlükte bir de “hak”kın şöyle bir tanımı var: “Bir şeyi gerektiği şekilde, gerektiği zamanda, gerektiği ölçüde yapmak”. Bu tanımda sübjektifliğe açık birçok boyut var: zaman, şart, araç, ölçek… İhtilaflar toplumda çoğunlukla da bu konularla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Herkesçe yapılması “hak” olan bir işin zamanı, şartları, araçları… hakkında farklılıklar söz konusu oluyor. Metin diyor ki, “bir işin yapılması ‘hak’ ise onun detayı ile ilgili hususlarda sen ‘bu daha uygun’, ‘bu daha doğru’ diye ihtilaf çıkarma, toplumun ağırlıklı anlayışına tabi ol.”

*Hak ve ehak kelimeleri yaygın olarak duyduğumuz “hak birdir, değişmez” yaklaşımı ile çelişiyor. Ben şöyle biliyorum: “Hak, hem birdir, değişmez”, hem de “hak birden fazla olabilir”. Yani mutlak hak birdir, değişmez, birden fazla olamaz. Mesela “şu evrenin bir Var Eden’i vardır” hakikati tek bir haktır, bu konuda birden fazla hak yani doğru olamaz. Ama ilgili literatürde yer aldığı gibi “fer’î konularda” hak birden fazla olabilir. Buna Nursi, başka bir yerde “hak taaddüd eder” diyerek değiniyor. Yani dinin pratiğe bakan uygulamalarında birden fazla hak olur ve vardır, bütün fıkhî mezhepler, bu bağlamda “hak” kabul edilmişlerdir.

*Metnin başlığındaki “Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilaf çıkarma” ifadesinden ben; a) ihtilaf çıkarılabilecek hak, b) ihtilaf çıkarılmaması gereken hak, diye ikili bir tasnife ulaşıyorum. Hakkı bulmada ben bütün gücümle çaba içinde olmalıyım, olacağım; hakkı bulduktan sonra da daha hak olana, en hak olana ulaşmak için de çabalamalıyım, çabalayacağım. Aksi halde ben kendi gerçekliğime aykırı davranmış olurum. Nitekim Nursi, kainatın yaratılışı ile ilgili tefekkürde şöyle bir sonuca ulaştım, bana hak geldi fakat bir süre sonra şunları da düşündüğümde ulaştığım bu fikir bana yetmemeye başladı, diyor. Demek ki ehakkı aramak için bireysel planda durmadan bir çaba içinde olmak gerekiyor. Ama cemaat içinde, bir hak varsa, uyumu bozmamak, ihtilafa sebep olmamak için bana göre ehak olanı dayatma çabası içinde olmamak icap ediyor. Metinden bunu anlıyorum.

*Evet, belirtildiği gibi hak var, ehak var. Metin, “ehakkı arama” demiyor; “ehak için ihtilaf çıkarma” diyor. Yani senin ehak arama çaban ve bunu cemaate dayatman cemaatin tesanüdünü bozuyorsa, metin “bundan uzak dur” diyor.

Yazar hakkında

İlyas Üzüm

Dünyalıyım. Güneş Sistemi sokağında oturuyorum. Yaşadığım Samanyolu galaksisi şehrini bile gezemedim. Yolda mıyım, emin değilim ama "yolda olmak, yolcu olmak" istiyorum; zaman ve varlığın sonsuz yolculuğunda.

Yorum yazın