Kur'an Okumaları Usûle Dair

Musa as’ın Kıssası Benim Dünyamda Nasıl Canlandı? – I

Musa as'ın Kıssası Benim Dünyamda Nasıl Canlandı? - I | Ha-Mim

Said Nursi’nin “Asa-yı Musa” adlı bir derleme kitabı var. Kitabın içinde hiç de Musa as’ın kıssasından bahsetmez. Zannederim Hz. Musa ismi bile geçmez.

Musa Peygamberden hiç bahsetmediği halde neden kitabın ismi “Asa-yı Musa”?

Kitabın içeriğini, kâinatın Yaratıcısını tanıtan deliller, bu Yaratıcının “Mutlak” oluşu, Onun yaratmasının yalnızca bu dünyada müşahede ettiğimiz yaratılış biçiminden ibaret olmadığının delilleri, insanın bu dünyada yaratılmasının gayeleri gibi konular oluşturuyor.

Kur’an’da Hz. Musa en çok bahsi geçen peygamberdir. Onun kıssası değişik Surelerde değişik açılardan ele alınır.

Tâ-Hâ Suresinde bahsi geçtiği kadar bu kıssanın bizim hayatımızdaki yansımalarına dikkat ederek bir okuma yapmak için bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

Kur’an, “Ben insanın Yaratıcısının, insana verdiğim bilinç aracılığı ile sorduğu sorulara cevap verip, onun varlığını anlamlı kılacak Rehberlik yapan bir Konuşmayım” diye takdim eder kendini. Bu nedenle Kur’an’ın bir “tarih” veya bir “menkıbe” kitabı gibi okunması, Kur’an’ın kendisini tarifine aykırı olur.

Fakat peygamber kıssaları sanki “hatıra” anlatıyor gibidir. Her zamanın ve her insanın ihtiyacı farklı olduğu için, bu kıssalar insanların ihtiyaçlarına, sorularına cevap teşkil edecek şekilde yoruma açık bırakılmıştır.

Taha Suresinde bahsedildiği kadarıyla, Hz. Musa as’ın kıssasını kendi dünyamıza taşımaya çalışma denemesi yapalım. Bakalım bize ne diyor? Özet halinde bir okuma yapmak zorundayız. Değilse, tüm menkıbenin içerdiği manaların detayı bir kitap kapsamını da aşar.

¤وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَى
¤قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىغَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَى

20:17 – Şu elindeki nedir, Musa?
20:18 – Musa “O benim asâmdır,” dedi. “Ona dayanırım; onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla gördüğüm daha başka işler de vardır.”

Bu dünya hayatında hepimiz bir işle güçle meşgul olacak şekilde ihtiyaç içerisinde yaratılmışız. Herkesin bir “asa”sı var. Kimimiz çiftçidir, kimimiz ticaretle meşgul, bir iş yerimiz vardır, oraya her gün gideriz vs.

“Niye bunlarla meşgul oluyorsun?” diye bir soru ile karşılaşmak insanın fıtratında vardır. “Ne yani şimdi çalışmayalım mı? Ne yiyip ne içeceğiz ya?” diye cevap vermemiz insanî özelliğimize gayet uygundur. Hatta, “Beni bir Yaratan vardır” diye düşünüyor olsak bile, yine, “Yaratıcım beni böyle bir ihtiyaç içerisinde yaratmış, başka ne yapabilirim ki?” diye cevap veririz.

قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَى

20:19 – Allah “Onu at, ey Musa” buyurdu.

“İşini gücünü terk et, dünya işleriyle uğraşma” gibi anlaşılmaya müsait bu ayetten sonra:

فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَى

20:20 – Onu atınca, hareketli bir yılana dönüşüverdi.

“Asa”nın terk edilince neden canlı bir yılan şekline dönüştüğü sorulmalıdır.

“Dünyadaki hayat şartlarının yalnızca bizim bedeni ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere değerlendirilmesinden vazgeç. O zaman göreceksin ki, bu iş-güç araçları aslında canlı, hareket eden birer vesileler olmalı.” Biz “asa”nın (maddi araçların) ihtiyaçlarımızı karşılama aracı olarak verilmelerine rağmen eğer onları “insanî” özelliklerimizle değerlendirecek olursak, yalnızca bu dünya hayatında bedenimizi beslemek için verilmediklerini anlarız. Yani, dünya şartlarında fiziken, maddeten uğraşlarımız canlı, ebedî, bir gün gelip ölüp gidecek ve çürüyecek değersiz şeyler olmaktan çıkarlar.

Risale-i Nur tefsirinin terimleriyle konuşacak olursak, varlık aleminin “mülk” denilen, maddi varlığını değil, o maddi varlığın, düşünen insanlara taşıdığı manayı kavramaya odaklanmamız lazım. Maddenin sırf bir “madde” olmadığı, bir mana, bir mesaj taşıdığına dikkat ettiğimiz anda, o her an geçip gitmeye mahkûm olan maddenin, geçip gitmeyen bir manayı, bir mesajı bize taşıdığını fark edebiliriz. Yani, o fani varlık, ebedi canlılık kazanır ve daima sanki kalbimizde, ruhumuzda, aklımızda harekete geçer (Kur’an’ın tabiriyle “sa’y” eder, canlı hale gelir.)

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَى

20:21 – Allah “Onu al, korkma,” buyurdu. “Biz onu tekrar eski haline getireceğiz.

Biz insanların ödü kopuyor, eğer mülk cihetini terk edip, melekûtiyet cihetiyle ilgilenecek olursam, bu dünyada halim harap, aç kalırım, susuz kalırım diye bir endişeye kapılıyoruz. Özellikle, anneler çocuklarının dünyaya değil de biraz da dünyanın işaret ettiği manaya yöneldiklerini gördükleri zaman, meslek sahibi olamayacak, geliri olmayacak, evlenemeyecek ve dolayısıyla başına yük olarak kalacak diye özellikle kız çocuklarını, Kur’an’ın tabiriyle “diri diri gömüyorlar.” Kur’an, insanın bu zafiyetini bildiği için, “Korkma, dünyadan tamamen bağlarını koparmayacaksın, yine dünya ile meşguliyetini devam ettirecek, rızık vesilelerine tevessül edeceksin. Fakat bu sefer ‘mucizeleri’ (ayetleri) görerek, Yaratıcılarına işaret eden manaları yaşayarak, ebediyete bakan yönünün bilincinde olarak dünya işleriyle ilgileneceksin.” Yani, Yaratıcısını tanıyıp, O’nun adına, Onun izniyle dünya ile, maddi yaratılış ile ilgileneceksin.

Zaten, dünyanın maddi yönüyle ilgilenmeyen, hayal dünyasında Yaratıcı ile ilgilendiğini zanneder. Manalar, ancak yaratık alemin “okunması” ile anlaşılır. Yaratık aleminden çıkarılmamış bir mana, ancak olsa olsa etraftan duyularak takliden iddia edilen bir sonuç olmaktan öteye gidemez.

Diğer Bölümler: 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7

Yazar hakkında

Ali Mermer

Yorum yazın