İnsan ile eşya arasındaki ilişkinin iki boyutu var:
1- İnsanın eşya ile ilişkisinin, insanın irade-i cüziyesini kullanmasına bakan yönü,
2- İnsanın, varlıkların özelliklerini müşahede ederek bu özelliklerin kaynağı hakkında ulaştıkları sonuçlara göre bir ilişki tesis etmeleri. Bu da eşyanın doğrudan doğruya Yaratıcılarına bakan yönü.
Örneklendirecek olursak: Elimi ateş yaktığında bu olayın bana bakan yönü, acıyı hisseder hissetmez elimi ateşten çekmektir. Bu “şer”den kendimi uzaklaştırmam gerekir. İlişkinin 1. boyutu: Bu olay “şer”dir benim için. Ateşte yemeğimi pişirip veya ısınıp onun varlığınından memnun olduğum zaman da var.
Elimi ateşten çektikten sonra bendeki acıyı hissetme ve memnun olmama duygularımın ve ateşin varlık nedenini araştırdığım zaman ulaşacağım sonuç. Bu hislerin ve ateşin özelliklerinin varlık kaynağı hakkında ulaştığım sonuç: Ancak mutlak bir kudret onları yok iken var edebilir. Bu da ilişkinin 2. boyutu: Bu boyut beni ateşin ve benim ateşle olan ilişkimin yaratıcısının bana Kendisini tanıttığını ve Onunla bağ kurmam gerektiğini öğretir. Acı hissettiğim zaman ateşten kaçınıp, zarar görünce Ona yönelip sıhhat istemek, memnun olduğum zaman da yine Ona yönelip teşekkürümü bildirmek. Her iki halde de Ona yönelmek, Onun ile “abd – Mabud” ilişkisi içinde olmak. Yani, her halükarda “huzur”da olmak.
Bunun için olsa gerek ki, Yaratıcıyı tanıyıp teslim olmayı tercih edenler arasında (ki bunlara iman edenler diyor bütün ehl-i kitap olanlar) şu cümle meşhurdur: “Kesb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir.” Benim elimi yakma özelliğine sahip olan ateşe elimi uzatmam benim için şerdir, irademi kullanıp sakınmalıyım. Fakat canım acıdı diye de ateşin yaratılışındaki yakma özelliğini veren Yaratıcısını, ateşi yakma özelliği ile yarattığı için itham edip: “Sen şer yarattın” dememeliyim, çünkü yanlış bir değerlendirme. Kendi irademe bakan yönünü (1. yön), Yaratıcısına bakan yönüyle (2. yön) karıştırdım demektir. Yaratıcının ateşi yaratmakla hayır amaçladığını da bilmeliyim. Onun yaratılışına dikkat edip Yaratıcısını tanımalıyım. “Ateş yakmasaydı olmaz mıydı, benim canımı acıttı” dediğim zaman, yaratılışın 1. yönünü 2. yönüyle karıştırdım demektir. Ateş yakma özelliği olsun diye yaratıldı. Ben kendi irademe bakan yönüyle ateşten kaçacak bir tercih yapmakla mükellefim. Yaratıcısını itham edeceğime kendimi itham etmeliyim!
Peki, “Hayrihi ve şerrihi minallah” ne demek?
Ben kesbimle (tercihimle) elimi yaktığım zaman, ateşin yakma özelliğinin kendisini yaratanın ancak Mutlak olan Yaratıcı (Allah) olabileceğini anlamalıyım. Yemeğimi pişirdiği zaman da aynı; memnun olduğum bu halin de yaratıcısının Mutlak olan Yaratıcı (Allah) olduğunu anlamalıyım. Yaratıcının mutlakiyetine her iki kanalla da ulaşabileceğimi ve bu şekilde bir yaratılışın benim için bütün yönleriyle (1. ve 2. yönleriyle) hayır (hayr-ı mutlak) olduğunu bilmeliyim.