قَالَ لَهُم مُّوسَى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى
20:61 – Musa onlara dedi ki: “Size yazıklar olsun, Allah’a karşı yalan düzüp uydurmayın, sonra bir azap ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten hüsrana uğramıştır.”
Musa as’ı sihirbazlıkla ithamından sonra, Musa as’ı halkın önünde mağlup duruma düşürmek için Firavunun topladığı sihirbazlara Musa’nın ikazı, sihirle ilgili değil, aslında onların sihri, kainatın yaptığı şahitliği inkar etmek için uydurulmuş bahane izahlar olduğunu açıkça ifade ediyor. Kainatın “mülk” cihetine göre yapılmış hiçbir yorumunun insan için tatmin kaynağı olmayacağını, insanı hüsrana, ümitsizliğe atacağını, yani insaniyetle çelişeceğini önceden hatırlatıyor.
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى
20:62 – [Firavun ve adamları] yapacakları şey konusunda aralarında tartıştılar, fakat konuşmalarını gizli tuttular;
Nasıl bir şey uyduralım ki, halkı bu ziynet gününde ikna edelim. Onlar ziynetlerine değer verirler. Biz de bu dünyadaki varlıkların “zahir”de görülen yönüyle nasıl bir izah getirelim ki, Musa as’ın vurguladığı “melekût”, “mana”, “yaratılışının mucizeviliği”, “Yaratıcılarına olan delaletlerini” örtbas edelim. Halkın gözünü şatafatlı, teknik terimlerle, beyaz laboratuvar önlüklerini giyerek, bilimsellik, gerçekçilik adına konuşup söylediklerimize inandıralım. Bunun müzakeresini gizli gizli kendi aralarında tartışmaya başladılar: “Hangi teknik terimlerle, büyük büyük rakamlar kullanarak, insanların normal şartlarda bilemeyeceği şeylerden bahsederek halkın gözlerini boyayalım?”
قَالُوا إِنْ هَذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَى
20:63 – Dediler ki: “Bu iki sihirbaz sihir yoluyla sizi ülkenizden çıkarmak ve geleneksel yaşama tarzınızı ortadan kaldırmak istiyorlar.
Sihirbazlar da Firavun’un taktiğini takip etmeye karar vermiş olmalılar. Yani, konuyu saptırıp, cevapsızlıklarını örtbas etmek için bahane uyduruyorlar. Halkın zayıf duygularını istismar ediyorlar. “Sizin takdire şayan geleneksel yaşam tarzınızı ortadan kaldırmak istiyorlar” diye konuşuyorlar. Genellikle politikacıların baş vurduğu bir taktik. Hala geçerli ve uygulamada. Dikkat etmemiz gerekir.
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَى
20:64 – “Haydi, planlarınızı birleştirip birleşik bir cephe oluşturun. Bugün üstün gelen başarmıştır.”
Şimdi de görüyoruz ki, materyalistçe bilim keşiflerini yorumlayanlar, ağız birliği yaparak gerçekten bir hakikati ifade ettikleri imajını veriyorlar. Materyalistler, “Bu benim yorumumdur, aslında bu yorumu ispat edecek elimde bir delil yok, bana öyle geliyor ki..” diye konuşmuyor. Veya “İşte varlık alemi böyle oluşmuş, doğal olan budur vs” şeklinde sanki bir hakikatten bahsedercesine ifadeler kullanıyorlar. Faraza bir ilim ile meşgul olan insaflı kişi, “Benim incelemelerimin sonuçlarına göre, maddenin aklı, şuuru, iradesi, kudreti vs yok. Fakat ortada mükemmel bir sonuç var. Varlığın kaynağı madde olamaz, çünkü kendisi var edilmeye muhtaç, ve madde daima değiştirilmeye ve yenilenmeye maruz, kendisinin bağımsız bir davranışı yok. Ancak mevcut yaratılış düzeni içinde var ediliyorlar” gibi bir ifade kullansa hemen o kişiyi “ilim dünyasından” aforoz ediyorlar. Konuşturtmuyorlar. “Bilimsel çalışmalara ‘din’i karıştırıyor” diyorlar. Kendileri, “Böyle eşya veya varlık alemi kendi kendine oluşmuş” dedikleri zaman sanki bir kişisel kanaat değilmiş de ispat edilmiş bir sonuç gibi telakki edip, kendi “Yaratıcı tanımaz” inançlarının “din” olmadığını iddia ediyorlar.