Usûle Dair Kur'an Okumaları

Kâinat Şahitliğinde Kur’an Okuma Denemeleri: İnşirah Suresi-3

Kâinat Şahitliğinde Kur’an Okuma Denemeleri: İnşirah Suresi-3 | Ha-Mim

فَإِنَّ مَعَ ٱلْعُسْرِ يُسْرًا

إِنَّ مَعَ ٱلْعُسْرِ يُسْرًا

94:5. Ve her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
94:6. Elbette, zorlukla birlikte kolaylık da vardır!

İlk bakışta karışık gibi görünen bu ifadeler, zorluğun yanında kolaylık olduğuna dikkat çekiyor. Yani her zorluk bir kolaylık ile gelir. Hayatın zorluğundan geçiyoruz, peki buradaki kolaylık nerede? Zorluk gelir gelmez, içinde kolaylığı barındırır. Bir soru varsa, o zaman bir cevap da olmalıdır. Neden? Niye? İnsan kendini incelediğinde ve soru sorma arzusunu gördüğünde sorularına cevap arama ihtiyacı duyar. İnsan tefekkür ettiğinde fark eder ki sorularının Varlık Kaynağı kim ise cevaplarının da Varlık Kaynağı odur. Yaradılışında soru sorma ve cevap arama özelliğiyle var edildiğini idrak eder. İnsan, Yaratıcısının kendisine işkence çektirmek için zorlukları yaratmasının mantığa aykırı olduğunu anladığında hemen bu yaratılıştaki maksadı ve rahmeti arar. Zorluklar vesilesiyle de eğitim görüp varlık maksadını gerçekleştirme yolunda ilerler. Sonunda bu eğitimden öğrendiklerinin mutluluğu ile yaşar ve şikâyet etmez.

Eğer bir ihtiyaç varsa mutlaka bir karşılığı da olmalıdır. Örneğin, bedenin oksijene ihtiyacı varsa o zaman oksijen de var olmalıdır. Sevgiye ihtiyaç varsa bir sevenin de olması lazımdır. Zorluğu var eden kim ise kolaylığı da var eden odur. İman eğitimi insanı potansiyelini keşfetmeye ve onu kapasiteye dönüştürmeye teşvik eder. İman eğitiminin öğretmeni olan Peygamber (SAV), ilk iman edenler ve sonrasında gelecek olan insanlara örnek olması için bunu pratik hayatta gösterdi. İnsan eğer Yaratıcısını tanıyıp Onun farkında olarak yaşamaya çalışırsa zorluklar karşısında sabır ve metanet göstermesi gerektiğini bilir ve öyle davranır. Çünkü her ne ki var, onu Var Eden kendisini de Var Eden’dir. Kâinat şahittir ki Yaratıcı hiçbir zaman hikmetsiz iş yapmaz. Öyleyse bir zorluk insana isabet etmişse bir hikmeti olduğunu bilerek onu karşılar. Yapabileceklerini yapar ve imkânlarını aşanları ise yapmak zorunda olmadığını bilir. Yapabildiklerinden sorumlu olduğu bilinciyle zorluklar karşısında metanet gösterir. Sabırla ve duayla, yapamadıkları için de Yaratıcısına iltica eder. Bu zorlukların insanın gerçeğini anlaması için birer eğitim aracı olduğunu anladığı kadarıyla, ruhunda duyduğu huzur ve emniyet hissi ona zorlukları kolay gösterir ve zamanla en dar vakitlerden selametle ferahlığa çıkar. Bu kolaylık ve huzur halinin, Yaratıcısının ikramı olduğunu daha derinden hisseder ve kavrar. Böylelikle kendisine zor ve çirkin görünen bir anın, aslında kendisinin daha çok tekâmül ederek Yaratıcısına yaklaşmasına vesile olduğunu anlar ve şükreder.

Bazı işleri hemen hemen her gün tekrardan tecrübe ederiz. Örneğin, her gün acıkır ve yemek yeme ihtiyacı duyarız. Bu ne anlama geliyor? Açlığı giderme ihtiyacı sadece bedeni doyurmak için değil daha yüksek bir amaç için var olmalıdır. Bu duyguyu veren, bizi bu duyguyla Ebedi Bir Kaynağa bağlanma ve dolayısıyla Ebedi Bir’i tanımak için vermiş olmalıdır. Aksi halde sadece bedeni doyurmak için bunca varlığın var edilmesi hikmetli olmaz. Dolayısıyla açlık duygusu bu bilinçle kullanılmalıdır. Aksi takdirde insan, hesabına her gün para ekleyen fakat sonunda bakiyesi hala sıfır olan ve iflas etmiş bir hale düşer. Ne miktarda kazanç eklenirse eklensin hep sıfır bakiye gösteren bir hesaba yatırım yapılır mı? Yaratıcısını tanımayan bir insan için ölüm bu iflas etmiş hali yaşamak demektir. Yalnızca bedenin ihtiyacını karşılamak için çalışan bir insana, ölmeden önce öleceğinin kesin olduğu bildirilerek bakiyesi sıfır olan bir hesaba yatırım yaptığı haber verilir.

İşte Varlık Kaynağını tanımadan sadece maddi ölçülerle var olmayı kabul eden materyalist anlayış insanı bu sonuca götürür. Ömründen her gün eksilen ve sonunda materyalist bir bakış açısıyla ölen bir insanın bedenen kendine varlık eklemiş olması bir şey ifade etmez ve bakiyesi sıfırdır. Çünkü yediği yemeğin Yaratıcısını tanımadan yaşayıp ölen bir insan için bu hayattan sonrası yoktur ve yanında götüreceği bir kazancı da olmaz. İnsanın bu hayattan kazançlı biçimde ayrılabilmesi için varlığını anlamlandırma sınamalarından geçmesi gerekir. İnsan, bu hayatta varlığını anlamlı kılmak konusunda zorluk çekmeden bu evrenin varlığının manasını öğrenemez. Bu alemin bir yaratıcısı olmalıdır sonucunu tasdik etse de kendisinin her daim Ona muhtaç olduğunu kavrayamaz.

Örneğin insan hastalığı yaşayarak, sağlığın Sahibini ve Şifayı Var Edeni tanır. Ölüm hakikatini idrak ederek kendisine hayatın verildiğini ve kendisinin yaşayan değil aksine yaşatılan olduğunun farkına varır. Böylece hayatın kendisine Hay olan ve hayat kaynağı olan bir Hayat Verici tarafından verildiğini anlar. Bilinçli bir varlık olarak insan için varoluşun amacı budur. Varlığın bir Yaratıcıya, Şifa Verene, Hayat Verene ve Var Edene ait olduğunun bilincine varmak hayatın gayesidir. Bilinçli varlıklar ancak bu idrak ile varlıklarının ve dolayısıyla hayatlarının manasını kavrayarak emniyet içinde yaşayabilirler. Zorluklar, bu bilince ulaşabilmek için insana yardım etmeye vesile olurlar. Hikmetiyle zorlukları yaratarak insanı sınayıp terbiye eden Yaratıcı, Rahmetiyle bu zorlukları aşması ve tekâmül etmesi için de insana yardım eder ve zorlukları ona kolaylaştırır.

*Islam From Within Youtube kanalında yayınlanan “Quran-Universe Parallel Reading: Chapter Inshirah– Part 3–10/24/18” başlıklı videonun transkriptinin çevirisidir.

Bölümler: 12 3 | 4 | 5

Yazar hakkında

Yunus Erkan

Yorum yazın