Özet: Dosdoğru yol, insanın en kısa yoldan araya aracı tabiat kanunu, vesileler gibi faktörler koymadan doğrudan Varlık Kaynağını tanıyarak tasdik etmesine vesile olur. Varlık Kaynağından uzaklaştıran her şeyden uzak kalmasını sağlar. Hakikati anlamak veya varlığıyla çelişmemek dosdoğru yolda olmak demektir.
1:7. “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.”
Allah’ın nimet verdiği insanlar kimlerdir?
- En kısa ve doğru yoldan Allah’ı tanıyanlardır.
Doğru yola erişenler nasıl iyilik görür?
- Kendilerine verilen insani özelliklerle çelişmedikleri için bu dünyada insani duygularıyla, bir başka yaratık alemde de beden ve duygularıyla Ebedi Mutlulukla mükâfatlandırılırlar.
Bu dünyada Ebedi Mutluluğa nasıl ulaşılır?
- Ebedi Mutluluk hissine odaklanalım: Bu duyguyu var edecek hiçbir kudret ne bizde ne de kâinatta yoktur. Öyleyse bu duygu bütün kâinatı Var Edene aittir. Bu duygunun bir Varlık Kaynağı olmalıdır. Bu Varlık Kaynağını tanıyıp tasdik ettiğimiz sürece doğru yoldayızdır. Onu tanıyıp tasdik ettiğimizde insaniyetimizdeki ebedi mutluluk hissi karşılık bulur ve tatmin olur. Bu itminan hissi Yaratıcımızın bize bir nimetidir.
Bu dünya hayatındaki her şey geçici, fani özellikte yaratılmıştır. Kâinattaki hiçbir şey ebedilik duygumuzu tatmin edemez. İnsani tarafımız her şeyin mükemmel ve ebedi olmasını istiyor ama bu dünya şartlarında böyle bir şey mümkün değildir. İster 25 ister 75 yaşında olalım, her yaşta daima sapasağlam ve mutlu olmak isteriz. Biliyoruz ki belli bir yaştan sonra bedenimiz eskisi gibi dinç hissetmez ama genç ve sağlıklı olma arzusundan bir şey eksilmez, aksine artar. Bu arzu var olmaya devam eder ve bunun bize Var Edenimiz tarafından verilmiş olduğunu biliriz. Esas varlığımız beden değildir. Beden maddi tarafımızdır. Tırnağımız veya saçımız kesildiğinde kesilen kısım bir çeşit cansız madde gibi olur. Aslında insaniyetimizle bedenimiz de bu şekilde farklıdır. Ayrı varlık türleridir. Öldüğümüzde beden kâinat türünden olduğu için burada kalır ve çürür ama ruh kâinat ötesine gider. Ruhumuza, Varlık Kaynağını tanıtmak için bu dünyadayız. Varlık Kaynağının ebedi olduğunu anlayarak dünyadan ayrılan ruha ebedi bir hayat verilmesi gerekir. Bu ebediyet duygusu nereden geliyor? Çünkü insan bu fıtratta yaratılmıştır. Yaşlanmayı, hastalanmayı ve mutsuzluğu istemiyor. Ebediyeti isteyen bu insani tarafımızı tanımamız ve taleplerine kulak vermemiz gerekir.
Mutlu olma arzumuza bakalım. Bu duygu hangi şartlara göre yaratılmış olduğumuza bağlı olarak değişir. Mutluluk bedenle ilişkili olmayıp insaniyetin ihtiyaçlarıyla ilgili bir kavramdır. İnsani ihtiyaçlar ebedidir ama bedenin ihtiyaçları geçicidir. Örneğin, her sabah uyandığımızda açlık hissederiz. Yemek yediğimizde beden geçici olarak doyar ve tatmin olur. Ama ruh, bu yemeğin varlık kaynağını tanıyarak ebedi biçimde tatmin olmak ister. Bunun için insanın ruhen açlık, yemek ve doymanın varlık kaynağını tanıması gerekir. Açlığı, yemeği ve doymayı Var Eden, insanın ebeden tatmin olma duygusunu da var eder. Bütün bu varlıkların Varlık Kaynağına bağlanması gerekir ki dosdoğru yol budur.
Kur’an Peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin doğru yola iletildikleri söyler (4: 69). Bu kavramların neleri temsil ettiğini anlamak ve tanımlamak gerekir. Mesela, Peygamber olmak için ne gerekir? Peygamber, Yaratanın mesajını getiren ve kişisel tecrübeleriyle bu mesajı diğer insanlara aktaran kişidir. Unutulmamalıdır ki, kişisel deneyimler her zaman kişisel yorumlara tabidir fakat peygamberler Yaratanın bu evrendeki mesajının temsilcileri olarak O’nun gözetimi altında gerektiği yerlerde düzeltilerek bu görevlerini yerine getirirler. Tarihi ayrıntılar ve hikâyeler içinde kaybolmak yerine onların görevine veya misyonuna odaklanmak gerekir.
Her şeyi insaniyetimize göre tarif etmemiz gerekir. Mesela bir kolumuzu kaybedersek insanlığımız ölür mü? Hayır. Kol, sadece bir miktar maddedir. Ruh asla yaşlanmaz ama beden yaşlanır. Ruh hep aktif olmak ister ama bu kâinat düzeninde yaşlanan beden, belli bir yaştan sonra bu hıza ve harekete ayak uyduramaz. Ebedi genç ve aktif kalma arzusu, hiçbir şeyi kaybetmek istemediğimizi gösterir. Varlığımız ve ruhumuzda doğuştan gelen, özelliklerimizi sonsuza kadar mükemmel biçimde koruma duygusu ve ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç ancak Mutlak olan bir Yaratıcı tarafından karşılanabilir. İnsan olarak, bu gerçeğin farkına varan yani varlığının Mutlak bir Yaratıcıya ait olduğunu idrak edenler, varlıklarından memnundurlar. “Bizi dosdoğru yola ilet” ifadesi, “Allah’ım bana insani fıtratımı idrak etmeyi ve yaratılışımla tutarlı olmayı nasip et. Lütfen, insaniyetimden ve ruhumdan saparak bedenimin isteklerine tabi olmama izin verme.” biçiminde anlaşılabilir. Bedenin istekleri, insan ruhuna ebedi mutluluk ve itminan hissi vermeyen geçici lezzetlere yöneltir. İnsan olarak kendimizi doğru biçimde tarif etmeli ve ihtiyaçlarımızı ona göre ifade etmeliyiz. “Lütfen beni doğru yolda tut ve fıtratımı bozmama izin verme.” duası bu ihtiyacımızı dile getirir. Yaratılışımızla tutarlı olmak ve insaniyetimize aykırı davranmamayı hatırlatmak için bu duayı sıkça tekrar etmemiz gerekir.
Gazap nedir?
- İnsana gerçekliğini hatırlatan bir ikazdır.
Nasıl var olduğumuzu anlamamız gerekir. Bu dünyadaki görevimiz budur.
- Bir Yaratıcı tarafından var edildiğimizi tasdik etmeliyiz.
- Eğer yaratılışımızla çelişirsek varlığımız sıkıntı çeker, bu durumda gazaba uğramış oluruz.
Allah’ın varlığını tasdik ettiğimiz halde hayatımızdan memnun olmayabiliriz. Neden? Çünkü varlığımızın yaratılmışlığını şahit tutarak en kısa yoldan Yaratıcımızı tanımak gayesinden uzaklaşıyoruz da ondan.
Kimler gazabı çeker?
- Eğer geçici zevkler peşinden koşarsak mutsuz oluruz.
- Mutluluk hissini Mutlak Birden başkasına atfedersek insani beklentilerimiz tatmin olmaz. Böylece gazabı hissetmeye başlarız.
Yaratıcıyı, yaratılmışlığımızda buluruz. Cismani tarafımız bizi Varlık Kaynağımıza bağlamaya vesile olmalıdır. Hayatımızı cismani tarafın lezzetlerine ulaşma gayesine adarsak gazap başlar. Bu dünyadaki her şey, insanı esas Varlık Kaynağına ulaştırmak için birer araç olarak değerlendirilmelidir. Yaratıcıya atfetmeden varlıklarla muhatap olup onların insaniyetimizi tatmin etmesini bekleyemeyiz. Böyle yaparsak insaniyetimizle çelişiriz ve elem duymaktan kurtulamayız. Kendimizi suçlu hissederek duyduğumuz elem, bize hatalarımızı hatırlatma görevi yapar. Hata yaptığımız sürece Varlık Kaynağımız bizi uyarmaya devam eder.
Dalalette olanlar (daalliin) kimlerdir?
- Allah’ı kâinat türünden bir şeye benzetenlerdir. Böylelikle ibadetleri de kâinat türünden maddi bir gayeye yönelik olur. (İbadet yapmanın sonucunda duygularımızda bir mutluluk, rahatlık hissedecek şekilde yaratılmamız, Yaratıcımızın bize doğru yolda olduğumuzu bildirme biçimidir. Fakat, ibadetlerimizin amacı maddi beklentiler olmamalıdır.)
- Kâinattaki her şeyi mutluluk Kaynağı olarak görenlerdir. Sebepleri, sonuçların var edicisi olarak görürler.
Yaratıcımız ile aramızdaki abd-Mabud ilişkisinden saparak uzaklaştığımız oranda gazaba müstahak oluruz. Örneğin, acıkıp yemek yediğimizde şeklen yemeğin Yaratıcısına şükretmemize rağmen yemeğin beslenme ve gıda kaynağımız olduğunu düşünebiliriz. İnsani duygularımızı eğitmediğimizde gazabı yani varlığımızda elemi hissederiz. Yemeği, doyma duygusunun var edicisi olarak görmek, dalalette olmak yani doğru yoldan sapmak demektir. Yiyecekler ile bedenimiz tatmin olur fakat onlar insani duygularımızı tatmin edecek özellikte değildir. Yiyecek ve tatmin olma duygusu var edilmeye muhtaçtır. Bu noktada, yiyecekle aramızdaki en kısa ve doğru yol, onun var edildiğini kabul etmek ve Varlık Kaynağına atfetmektir. Yiyeceğin Varlık Kaynağı aynı zamanda bizi de doyuran ve besleyendir. Mutluluk ve itminan duygusunun Varlık Kaynağı, kâinat türünden olamaz.
Sonuç olarak, seküler din anlayışının dini terimlerle karıştırılmış olduğunu aklımızda tutmalıyız. Kur’an eğitiminin gayesi insanı, kendi varlığının şahitliğiyle terbiye etmektir. Bunun farkında olmak gerekir.
*Islam From Within Youtube kanalında yayınlanan “Quran-Universe Parallel Reading: Chapter Fatiha– Part 8–07/20/17” başlıklı videonun transkriptinin çevirisidir.